Sağlık ve Bilişimde Objektif Haber

  English

VIII. Ulusal Tıp Bilişimi Kongresi Gerçekleştirildi

            Ana teması “Sağlıklı Bilişim” olan 8. Ulusal Tıp Bilişimi Kongresi 17-20 Kasım 2011 tarihlerinde Antalya (Belek) Xanadu Hotel'de gerçekleştirildi. Kongreye her yıl olduğu gibi bu yılda ilgi büyüktü. Kongreye Sisoft Sağlık Bilgi Sistemleri Platin Sponsor olarak destek verdi.

            Kongre açılış konuşmasını Tıp Bilişimi Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özmen yaptı. Mustafa Özmen yaptığı konuşmada; derneği çok az sayıda kişi ile kurduklardan ve giderek büyüdüklerinden bahsetti. 1999 yılında 1.Tıp Bilişimi Sempozyumunu gerçekleştirdiklerini ve 2001 yılında bir ilki gerçekleştirdiklerini sözlerine ekledi. 2000'li yıllarda Sağlık Bilgi Stratejileri diye bir dokümanın ortaya çıktığını söyledi. Bununla beraber Sağlık Bakanlığı 2004 yılında Sağlık Bilgi Sistemi Eylem Planı oluşturdu bu çalışmalarda beraber olduk dedi.

            “2005 yılından bu yana kongrelerimize ara vermeden devam ediyoruz ilk kongremiz yine Sağlık Bakanlığıyla beraber yaptığımız E-Sağlık kongresi. Bizim Türk Milleti olarak büyük sorunlarımızdan birisi de birlikte çalışabilmek, biz de bundan yola çıkarak ikinci kongremizi “Interoperability  (Birlikte Çalışabilirlik)'' olarak yaptık dedi.

            “2007 yılında ana konunun Sağlıkta Yeni Teknolojiler olduğunu, 2008 yılında Karar Destek Sistemleri'nden bahsettik, 2009 yılına geldiğimizde ise Avrupa bize katıldı. EFLÜ dediğimiz Avrupa Tıp Bilişimi Federasyonu'nun özel bir toplantısı bizim kongremizin içerisinde yapıldı, ilk kez Uluslararası açılımımızı burada gerçekleştirdik” dedi. Aynı dönemde birçok çalışma grubu da kurduklarını söyledi.

            Bu çalışmalar devam ederken IHE 'ye başvurduk. IHE'nin bir uzantısı haline geldik ve IHE Türkiye oluşturulurdu. IHE'nin oluşturulmasında biz öncü dernek olduk ama Türk Radyoloji Derneği de sponsor dernekler olan IHE Türkiye'nin yapısında yer alıyor diye sözlerine ekledi.

            “Bu yıl Connectathon'a katıldık. Ülkemizden bir çok firmanın katıldığı program Nisan 2011'de PİZZA'da gerçekleştirildi. Firmaların ürünlerini getirip burada test ettirdikleri bir test ortamı. Türkiye'den katılan firmalar burada bu testlerden  geçtiklerini ispat ettiler. Sonuç olarak; İstanbul 2013'de Connectathon yapacak ve biz bunu dernek olarak yapacağız. Dolayısıyla Türkiye yapacak; dünyadan 350-400 civarında teknik insan İstanbul'a gelecek, test ortamı İstanbul'da olacak. Bizim firmalarımızın da özellikle 2013'de yapacağımız bu test ortamına katılmalarını istiyoruz” dedi. Bu kadarla kalmayacağını yine 2014'de Avrupa Tıp Bilişimi Kongresi'nin derneğin başkanlığında İstanbul’da yapacaklarını söyledi. Bu çalışmalara devam ederken biz bu arada Türk ismi almak için 2. kez başvurumuzu yaptık, olmazsa yine yılmadan bunu almak için yapmaya devam edeceğiz dedi. Sözlerine 3 kişiye eğitim bursu verdiklerini, 6 yurt dışı kongre desteği ve 5945 üyeleri olduğunu ekledi.

            Sağlık Bakanlığı İdari ve Mali İşler Daire Başkanı Dr. Ünal Hülür'ün yaptığı açılış konuşmasında Avrupa E-sağlık projesinde Türkiye'nin durumu ve neler yapılmak istendiğini bunları sizlerle paylaşma fırsatı bulacağız diye sözlerine başladı: ''Değerli katılımcılar biz bakanlık olarak diğer kongrelere katıldık ve birçok konuyu orada da tartışmıştık. Bakanlığın uygulamalarından Aile Hekimliği Bilgi Sisteminde gelinen nokta, bundan sonra ki yapmayı planladıklarımız, Hastane Randevu Sistemi, Sağlık-Net projesinin bugünkü hali ve gelecek vizyonundan bahsedeceğiz” dedi.

            Avrupa E-sağlık projesi (EPSOS) projesinde Türkiye'nin durumu ve neler yapılmak istendiğinin paylaşılacağını söyleyerek; “Geçen seneki panelde benim tartışmaya açtığım bir konu 'Bilgi İşlem Birimleri' bizim Bakanlığımızda da, şube müdürlüğü değil, herhangi bir birimin altındaki bir birimdi, idari mali işler daire başkanlığının altına almıştık. O zaman da bunu çok tartışmıştık, doğru organizasyon yapılmazsa insan kaynağını doğru kullanamayız. Biz de bundan yola çıkarak bunu ayırdık; yeni adıyla ''Sağlık Bilgi Sistemi Genel Müdürlüğü'' adını aldı. Bazı bakanlıklarda da bilgi işlem birimlerinin başkanlık haline dönüştürüldü, bunun içerisinde yer alan görevlerden birisi de ''Ülke çapında politika, strateji ve standartları belirleme'' olan ve sektörü de denetleyen bir madde konuldu” dedi.

       

            Kanun hükmünde kararname Madde 47'de (ülke çapında bilgi toplama paylaşma yetkisi) güzel düzenlemeler yapıldığını belirterek, “Biz bundan önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da Tıp Bilişimi Derneği İle beraber standartları geliştirmeyi, yönetmelik düzenlemelerini birlikte yapmayı planlıyoruz” diye sözlerine ekledi.

            “Aile Hekimliği yazılımı üreten firmaların web tabalıya geçişlerine izin verdik. Sunucu istihdamında da, önceden Bakanlıkta bulundurulması gerekiyordu, ama bunu da kaldırdık. Bulundurulacak yer standartları sağlıyor ise buna izin vereceğiz. Biz Aile Hekimliğini 2012’ den itibaren destekleyemeyeceğimizi hekimlerimize duyurduk. Biz bunu firmalara da bildirdik. Artık bu alanda bizler yokuz. Özel firmalardan standartlara uygun bir şekilde yapılmasını isteyeceğiz, biz sadece kuralları ve usulleri koyacağız.” dedi.

            “Oturumlarımızda hep tartışılan bir konu olan Sağlık-Net hakkında ise; Bütün HBYS firmalarımız standardı sağlamış ve entegre olmuş durumda. Biz bir tane hastane hariç bütün hastanelerimizin performanstaki Sağlık-Net’e ilişkin puanlarını ''sıfır'', yani hiç bir veri tam olarak gönderemedi olarak yayımladık. Bütün hastaneler bu sonuçlara itiraz etti. Biz bu durumu firmalara ve başhekimlere izah ettik. Bu konuda bir farkındalık oluşturduk, bu yakaladığımız noktadan çok memnunuz” dedi.

            Bunları ortak bir veri tabanında buluşturarak ''Kişisel Sağlık Verileri''ini hem birinci basamak, hem ikinci basamakta oluşturan bunu tüm vatandaşlar için sağlayan ender ülkelerden biri olacağız hatta olduk diyebilirim diye ekledi. Son olarak web tabanlı sistemde 2 pilot il de randevu sistemi’ni uyguladıklarını ve sonuçlardan çok memnun olduklarını dile getirdi.

            Prof. Dr. Üstün Aydıngöz Nasa'da görüştüğü kişilerden ve yaptığı çalışmalardan oluşan ”Uzay Yarışının Matrak Bir Analizi” konulu etkileyici bir slayt sunumu gerçekleştirdi. Proje yönetimi ile ilgili küçük notların da verildiği bu sunumda, Neil Amstrong'un ''Bu benim için küçük insanlık için önemli bir sıçrayıştır” sözleriyle tamamladı.

            Kahve arasından sonra oturum başkanlığını KİK Başkan Yardımcısı Oğuz Çalık’ın yaptığı, konusu Sağlık Bilişimi, HBYS ve Mevzuat olan panelde, Sisoft Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Ömer Siso, KİK Uzmanı Volkan Sırabaşı, Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim Araştırma Hastane Müdürü Musa Altun, Sağlık Bakanlığı’ndan Dr. Mahir Ülgü, Akhisar Devlet Hastanesi Müdür Yardımcısı Timuçin Bahadır'ın katılımıyla gerçekleşen panelde Sisoft Genel Müdür'ü Ömer Siso konuşmasında sözlerine “Sektörde 25 Yıllık bir firmayı temsilen buradayım” diye başladı.

            “1987 yılında başladığımız süreç bizi bu günlere getirdi. Bilindiği üzere Sağlık Bilişimi konusunda, Sağlık Bakanlığının özellikle 2005 yılından itibaren SSK'ları da kendi bünyesine katmasıyla birlikte, hastanelerde bir rekabet ortamı oluşmaya başladı. Bu rekabet ortamı da ister istemez hastanelerin özellikle bilişime yönelik taleplerini artırdı. Biz de bu taleplere uygun çözümler bulan bir firma olarak 1987'den beri aynı alanda, yani çeyrek yüzyıllık bir süre içerisinde çözümler üretmeye başladık. İçinizde bilen bilir; 1987'de ben bu işe başladığım zaman sattığım bilgisayarların en büyüğü 40 mb hard diske ve 640 KB temel belleğe sahip bilgisayarlardı. O zamanlar bu işi DOS altında yapıyorduk. 1991 yılında ilk defa sağlıkla ilgili yaptığımız bir yazılım nedeniyle SSK Tokat Hastanesi tarafından ödüllendirildik.” dedi.

            Sözlerine “Bugüne gelecek olursak Neler yapıyoruz?” diye devam eden Siso “biliyorsunuz arz ve talep tarafların bir araya geldiği bir pazardır. Yani talep edenler varsa o talebe uygun ürün geliştirmesi gereken firmalar da o talebe uygun ürünler geliştirirler. Sağlık Bakanlığı çok dinamik bir bakanlık. Sağlık tarafında yapılanları, bir sağlıkçı gözüyle değerlendirebilme şansım yok,  ama Sağlık bilişiminde yaptıkları bizi adeta uçurdu. Buna bir örnek vermek gerekirse 19 şubat 2005  SSK'ların Sağlık Bakanlığına devir dönemiydi. Bu dönemde firmam adına Almanya'da CeBIT fuarına bir kaç arkadaşla beraber kendi ürünlerimizi sergilemek için katıldık. Deyim yerindeyse çok büyük hayal kırıklığına uğradım, biz kendimizi ülkemizde çok güçlü hissederken orda çok da bir şey olmadığımızı gördüm. Örneğin PACS yazılımı vardı bir firmanın. Yazılım çok güzeldi, hastanın görüntüleri anında bilgisayar ortamına taşıyor, doktorun teşhisi ve tedavisine yardımcı oluyordu. Bizde böyle yazılımlar yoktu. Aradan yaklaşık 6 yıl geçti ve 2011 yılında başta bu salonda bulunan Dr. Ünal Hülür, Dr. Cenk Tezcan ve başka arkadaşlarımızın da katıldığı bir HIMSS fuarında şunu gördük; 6 yılda çok büyük yol almışız. Çünkü birim bazında pek çok firmanın yaptığı ürünleri tek başına kendi portföyünde bulunduran bir firma haline gelmişiz.” dedi.

“Neler yapıyoruz?” diye sözlerinde devam eden Siso, “her şeyden önce tüm yazılımlarımızı web'e taşıdık. Sisofamily Aile Hekimliği Bilgi Sistemimiz WEB'e açıldı, Sağlık Bakanlığı’nın onay verdiği yerde, aile hekimlerinin sunucu ya da yazılımı kendi bilgisayarında bulundurma ihtiyacı duymadan kullanabilecekleri bir yapıyı oluşturduk. Sağlık Bakanlığı ile Aile Hekimliği Bilgi Sistemi konusunda bir sözleşme imzalayarak, Bakanlığa Sunucu bulundurma konusunda başvuruda bulunduk. Gerek Telekom, gerekse Turkcell merkezlerinden birinde makinemizi bulundurmayı talep ettik.” dedi.

“2005 Yılı CeBIT fuarında Bir PACS yazılımımız sahip olmamak üzüntü kaynağımız iken, bu yıl içinde hem Amerika hem de İtalya’daki IHE Connectathon'lara katıldık ve 15 ayrı aktörde başarılı olarak akredite edildik. Şu anda Türkiye'de pek çok hastanemizde HBYS yazılımlarımızla beraber o zaman görüp de imrenerek baktığımız PACS'ımızı kullandırıyoruz. Elektronik Belge Yönetim Sistemimiz var. TS 13298 belgeli bir sistem ve bunların hepsi elektronik cihazlarla birlikte aynı çekirdek yapıda çalışıyor. Sıcaklık Takip Sistemi ürettik. Bir yazılım firması olmamıza rağmen, alarm sistemleri, RFID geçiş sistemleri, Kiosk sistemleri, poliklinik sıra sistemleri, yemekhane sistemleri gibi elektronik donanımlar geliştirdik. Çok mutlu bir anımız oldu.” diye devam eden Siso Geçtiğimiz hafta Türkiye Bilişim Derneği'nin yaptığı bir değerlendirmede, firmamız mobil uygulamalarda üçüncülük ödülü aldı. Birincilik ödülü THY'nın, ikincilik ödülü ise İstanbul Büyükşehir Belediyesinindi. Birinci olamadık ama THY ve İstanbul Büyükşehir'den sonra üçüncülük ödülü almak bizim çok hoşumuza gitti. Ancak burada söylenmesi gereken; bu ödülün asıl sahibi  doğal olarak Hastaneler, Sağlık Kurumları ve nihai olarak da Sağlık Bakanlığı. Başlangıçta da söylediğim gibi arz ve talep müşteri ile satıcının bir yerde buluşma noktasıdır. Dolayısıyla talep vardı ki bizler bu ürünleri geliştirdik. Hastanelerimizde iPad, iPhone, Samsung Galaxy üzerinde çalışan yazılımlarımız kullanılıyor. Halen 7-8 hastanede iPad yazılımlarımız kullanılıyor ayrıca Apple Store'da da ücretsiz olarak dağıtılıyor.” dedi.

“Neler yapmayı planlıyoruz?” diye sözlerine devam eden Siso, “Biz her şeyden önce bir AR-GE şirketiyiz ve bu yüzden daha güzel şeyler üretmek için ülkemize karşı kendimizi borçlu hissediyoruz. Dünya’da tanınan bir marka olmaya çalışıyoruz, bu nedenle geçen yıl Amerika'nın New York eyaletinde bir şirket kurduk. Bu kardeş şirketimizde Amerikan standartlarına uygun bir ürün geliştirdik, kısmet olursa önümüzdeki Ocak ya da Şubat ayında bu ürünün akreditasyonunu sağlayacağız” dedi. Türkçe dışında 4 ayrı dilde web sitelerinin olduklarını söyledi. “Katıldığımız kongrelerde yabancı konuklarımız Amerikalı firma stantlarından çok daha zengin olduğumuzu ifade ettiler. Örneğin bu yıl Macaristan da katıldığımız HIMSS kongresinde, özellikle mobil uygulamalarımız çok büyük beğeni kazandı” dedi.

“Bizim çalışmalarımıza engel olan bazı sıkıntılar var. Bunları, KİK sorumluları da burada iken anlatmakta fayda var.” diye devam eden Siso;Biliyorsunuz Türkiye'de yazılım olması gereken değerde değil. Kusursuz sistem olmaz. Keşke olabilsek, keşke başarabilsek. Şimdi söyleyeceğim şey kusursuzluk üzerine bir şey: İhalede en uygun teklifi veriyorsunuz, teoride firmanız ihaleyi kazanıyor. Hakettiğiniz ihale 'demonstrasyon'da eleniyor. İşiniz elinizden alınıyor. Aslında insanın adalet duygularını yok eden bir şey.  Bu söylediklerim genel ifadeler değil. Şu an yapılan ihalelerin çok büyük bir kısmında olduğunu söyleyemem ama bazı ihalelerde rahatsız eden şeyler var. Bununla ilgili sıkıntılarımızı hem Sağlık Bakanlığı'na hem Kamu İhale Kurumu'na hem de taraf olabilir düşüncesiyle TSE'ye yazılı olarak bildirdik.” diye devam etti. “Bir tane seçici çıkıyor karşınıza yazılımdan, dahası bazen mevzuattan haberi yok. Siz 6,5 - 7 milyon satırlık kod geliştirmişsiniz. Ben yarım asırlık bir kişiyim, çeyrek yüzyıllık bir firmada firmam adına 27 yıldır yazılım üreten birisiyim. Ürettiğimiz ürünlerin kusursuz olma şansı yok, kusursuzluk Tanrıya mahsustur denir. Ama seçici sizi bir şekilde kusurlu buluyor. Microsoft kullanıyorsunuz, Linux kullanıyorsunuz ya da “Unbreakable” sloganıyla kendisini ifade eden Oracle’ın, günümüzde hastanelerimizde uygulanan demonstrasyon aşamasından geçme şansı yok. İsterse senin “ç” harfinin kıvrığı niye bu tarafa dönükte şu tarafa dönük değil diyerek bir şekilde eleyebilirler. Çok abartı gibi görmeyin. 10-12 günlük demolar yaptık ve bir şekilde demoyu geçemediğimizi öğrendik. Sonuçta çeyrek yüzyıllık deneyim, tek başına yetmiyor. Türkiye'de şuan fiili olarak çalışan, 1000 tane hastane var ve biz bu güne kadar 700 hastaneyle çalıştık; zamanında kablo çektim, DOS programlarını kendim yazdım, 1987'de ilk defa bordro programı yazdığımda kullandığım bilgisayarın hard diski 20 mb'dı” diye sözlerine ekledi.

“İhale kararına itiraz ediyorsunuz. Çünkü sizi demoda bir şekilde eliyorlar dedi. Bunlar kimseyi töhmet altında bırakmak için söylenmiş sözler değil. Ancak şu ya da bu şekilde karşımıza çıkan bizi rahatsız eden ve hazır taraflar buradayken birinci ağızdan anlatmam gereken şeyler olduğunu düşündüğüm için anlatıyorum.” diye devam etti. “KİK'e başvuruyorsunuz. KİK başvuruyu reddediyor. Neden reddediyor? Bir anlamda haklı. Çünkü usul aranıyor, komisyon doğru teşkil edilmiş mi? Tutanaklar tutulmuş mu? Yani kesinlikle esasa girmiyor. Esas'a girme şansı var mı? Bana göre olmalı. Sonuçta bir yazılım üretiyorsunuz, yazılımı değerlendirecek bir yazılımcı olmalı yani 6,5 – 7 milyon kod satır içerisinden 1 satırın hatalı olma riskini KİK kabul edemiyor. Sonuç olarak bazen mahkemeye gidiyorsunuz. Mahkeme yürütmeyi durduruyor ve iptal kararı veriyor. Bu karar üzerine KİK önceki kararı iptal ediyor ve düzeltme istemiyle yeni bir kararı yayınlıyor. Hastane size ihaleyi vermektense, ihaleyi iptal edip sizi bir kez daha eliyor.” dedi. 

Sağlık Bakanlığı gerçekten çok dinamik bir yapıda. Çok güzel hazırlanmış çerçeve alım ilkeleri var. Bu çerçeve alım ilkelerine uygun yazılımlar var. Yalnızca kendi yazılımımız için söylemiyorum. Burada çoğunluğu rakibim niteliğinde arkadaşlarımızın irili ufaklı yazılımları var. Hepimiz bu sektörde daha iyi noktalara gelmek için çaba sarf ediyoruz. Ancak demonstrasyon süreci gerçekten çok sıkıntılı bir süreç, bana göre bunu yok etmenin tek yolu var. Bu konuda daha önce Sağlık Bakanlığına, KİK'e, TSE'ye başvurularımız var. Bizim acilen bir akreditasyon komisyonuna ihtiyacımız var. Akreditasyon kurumunun başında Sağlık Bakanlığı olmalı, kaldı ki zaten çerçeveleri belirleyen Sağlık Bakanlığı'dır. Bunun içinde KİK'den ve TSE'den birinci dereceden Tıp Bilişim Derneği'nden, belki TÜBİSAD vb. Diğer sivil toplum örgütleri olabilir, üniversitelerden komisyon üyeleri seçilerek akredite edilen ürünlerin satılmasına imkan vermeliler.” diye sözlerine ekledi.

“Bazen trajediye dönüşüyor demonstrasyon. 10-12 gün boyunca demoyu yalnızca siz yapmıyorsunuz. Hastanenin o kuruldaki çalışanları da işinden gücünden oluyor, kocaman bir salonu işgal ediyor. Bu nedenle Amerika'da bir örneğini gördüğümüz akreditasyon komisyonunun kurulmasında ve demonstrasyonların ortadan kaldırılmasında çok fayda görüyorum” dedi. Sözlerine “KİK böyle bir kurum kurulana kadar ya da kurulmaz ise kesinlikle bütün değerlendirmelerde konusunda uzman bir kişiden bilgi almasında fayda var. Çünkü devletin kaybı milyonlar oluyor. Ben bir örnek vereyim, bir ihalede rakibimizle aramızdaki fark 400 bin liraydı. Yani ihale rakamlarına göre %33 daha ucuzduk. Atom saati veya buna benzer bir sebeple firmamız elendi. Yazılımı bilenler, 6,5 milyon satır kod yazdıysanız ve eğer öyle bir şey eksikse -ki eksik değildi-, bir kaç saniyede yazılabilecek bir şey devlete 400 bin liraya mal oldu. Bu tür olumsuzlukların yok edilmesi için, bu konudaki iyi niyetleri ve yoğun çabalarını gerçekten takdir ettiğim Sağlık Bakanlığı'nın denetiminde böyle bir komisyonun kurulmasında büyük fayda görüyorum” diyerek sözlerine son verdi.

            Aynı oturumda Dr. Mahir Ülgü konuşmasına herkese sıcak bir merhaba diyerek söze başladı. “Yaklaşık 13-14 yıldır Sağlık Bakanlığı’nda çalışıyorum. Başlangıçta tek çalışma konum HBYS idi. Tıp mezunuyum, IT'de çalışıyorum. Hastane işletmeciliğinde yüksek lisans yaptım. Bakanlığın mevzuat tarafında görev ve sorumluluklarımız var ve bunları yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu iş sadece bakanlıkta 2-3 kişinin oturup ortaya çıkardığı bir şey değil, feedback’ler var. Gerek hastanelerimizden, gerek yazılım şirketlerinden, bunların kullanıcılarından, hatta son kullanıcı diyebileceğimiz hastalarımızdan gelen feedbackleri de değerlendirerek, bir takım düzenlemeler yapmaya çalışıyoruz. Ama bazen yanlış yaptığımız da olabiliyor.” dedi.

“En son yapılan; 2010/61 sayılı genelge.” diye devam eden Ülgü, “Öncelikle bugüne kadar yayınlanmış olan 18 adet genelgeyi yürürlükten kaldırdık. Radikal bir takım değişikliklere de gidildi. Bunlardan bir tanesi entegrasyon zorunluluğu ve testleri. Salonda hastanelerimizden de katılımcılarımız var. Onlara mesajım; bu son yapılan denetimler aslında bir çeşit 11 EYLÜL'dü. Yani böyle bir şeye de ihtiyacımız vardı. Çok ciddi yatırımlar yapıldı, çok büyük paralar harcandı, bir sürü mağduriyetler yaşandı. Şimdi bunların hepsinin toplamının karşısında sağlıklı bir platform oluştu.  Bizim bunu çöpe atmamız olamazdı. Bu nedenle böyle bir şey ihtiyaçtı. Entegrasyon geriye dönemeyeceğimiz bir yoldur. Bu yolda düşünerek kararlı davranmanız gerekiyor. Bir başka husus bütün sağlık bilgi sistemlerinin eninde sonunda gidip yaslandığı kenarından köşesinden entegre olmak zorunda olduğu veri alıp-verdiği bir ÇKYS sistemimiz var. Burada özellikle dikkat edilmesi gereken şey şu; zamanında veri girişi. Buna ilişkin de bir çevre düzenlemesi yapıldı.” diye devam etti.

Bunun dışında Aile hekimliği bilgi sisteminden toplanan verilerle hastanelerden toplanan verilerin tek bir ID'ye bağlı olarak elektronik ortamda tutulmasını, elektronik sağlık kaydının temelinin oluşturulması için gerekli olduğunu dile getirdi. “Van zorlayıcı bir kuvvetti. Üstün hocamızın da dediği gibi önümüze bir hedef konulduğunda başarabildiğimizi gördük zannediyorum. Bunun da iyi haberleri tüm ülke çapına yayılır. Bir başka konu; Merkezi Hastane Randevu Sistemi. Şu anda 69 ilde uygulanıyor ve bu yılın sonunda tüm illere yayılmış olacak. Kamu hastaneleri bunun içerisinde, ama iyi bir işletmecilik örneği gösterecek olursak, ben özel hastanelerin de bu sistemi kullanmak için talep edeceklerini düşünüyorum.” Sözlerine Lisanslar konusunda devam eden Ülgü, “Lisansız yazılım kullanılmaması konusunda başbakanlık genelgesi dışında mevzuat yayınlayan belki tek bakanlık biziz ve bu konuda çok hassasız. 5846 sayılı Sanat Eserlerini Koruma Kanunu çerçevesinde bütün kullanılan yazılımlar mutlaka lisanslandırılmalı. Tedarik yönetimi konusunda HBYS ve Sağlık Bilgi Sisteminden bahsediyoruz. Bunun için bir kaç tedarik yönetimi mümkün” diyerek örneklerle devam etti. “Satın alma, lisans haklarının alınması ve bu kurumun demirbaşına kayıt edilmesi.” dedi. Bir de kiralama usulü olduğundan söz ederek, “Sonuç aynı olsa da aynı ürünü alıyorsunuz, aynı şekilde kullanıyorsunuz. Kiralama Kamu İhale Kurumu mevzuatı çerçevesinde en fazla 3 yıllık kiralanabiliyor. 3 yılın sonunda Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulunun açık ihale yöntemi benimsensin diyor. Açık ihale yapıp başka bir firmayla yola devam etmek durumunda kaldığınızda,  veri kaybı, tecrübe kaybı gibi gerçekten büyük sıkıntılar yaşanıyor. Bu yüzden kurumsal değil, ama kişisel görüşüm; bu kararı biraz da hastanelerin kendisine bırakmak gerekiyor. Diğer taraftan bir başka düzenleme daha yapıldı; 'bilişim standartlarına uyum'. Tek bir kaynak otoritenin yayımlaması ve herkesin buna uyması gerekir. Şu anda bu otoriteyi Sağlık Bakanlığı sağlıyor, ama bu otorite 2 gün sonra bir Üniversite, Tıp Bilişim Derneği ya da Tübitak gibi bir kamu kuruluşu olabilir.” diye sözlerine ekledi. Sözlerine “Önemli olan tek kaynaktan yayımlanması diye devam etti. Şuanda bunu yayımlayan otorite Sağlık Bakanlığı bunu da hep beraber izlememiz gerekiyor. Buna yönelik bir mevzuat düzenlenmesi yapıldı. Bakım, onarım, teknik destek ihtiyaçları açısından da bir takım sıkıntılar yaşanıyor. Buradaki problemlerden bir tanesi aslında şu; mesela bir ihaleye çıkıyorsunuz, bir ihtiyaç belirliyorsunuz, ama bunu sadece sözleşme süresinde öngörerek yapıldığında, sözleşme süresi sonuna geldiğimizde bir takım tıkanıklıklar yaşanıyor.  Biraz daha vizyonel bakmak gerekiyor ve buna ilişkin bazı düzenlemeler yapıldı.” dedi.

“Bir başka yaşanan sıkıntı entegrasyon konusu.” diye devam eden Ülgü, “Cihaz entegrasyonları ya da iki farklı sistemin PACS ile HBYS'de ciddi sıkıntıların yaşandığını  buna ilişkin de genelge çerçevesinde bir düzenleme yapıldığını söyledi. Bunları genelgeyle düzenlemek çok mümkün olmuyor. Teorik olarak yazıyorsunuz, ama sahada uygulamak hemen mümkün olmuyor. Bir başka konumuz veri aktarımları. Veri aktarımlarının ne şekilde yapılacağına ilişkin HBYS alım kılavuzu, hem de bu genelgede düzenleyici hükümlere yer verildi.” Diye devam eden Ülgü, konuşmasına yaşanan sıkıntılarlardan bahsederek devam etti. “Sıkıntılardan birisi de 'mahremiyet' konusu. En son genelgede fiziksel olarak en çok yer kaplayan konu buydu dedi.  Bunun içinde bir takım düzenlemeler yapıldı. Mahremiyet günümüzde bizi bekleyen en önemli problem olarak görülüyor. Bunun için veri koruma kanununun çıkması gerekiyor.  Bu genelge çıkmazsa sahada karşımıza çok ağır kayıplarla olur. Siz bir yabancı şirket satın alıyorsunuz. Almış olduğunuz yabancı şirketin işletmeciliğini Türkiye'den yapamıyorsunuz, verileri transfer edemiyorsunuz. Peki neden? Veri koruması eşiği açısından siz güvenli bir ülke değilsiniz çünkü. Buna ilişkin bir düzenlemeniz yok diyorlar. Bu nedenle, bu kanun biran önce çıkmalı. Mahremiyet, genelgeyle düzenlenmesi çok mümkün değil, ama şu anda gücümüz buna yetiyor.” diyerek sözlerine bir başka konu donanım kiralama konusu diye devam etti. “Her yıl sözgelimi 1 yıllık bir donanım kiralama işine çıkıyorsunuz. Birinci yılın sonunda tekrar ihaleye çıkıyorsunuz. Sıfır donanımlar istiyorsunuz. Bunun önüne geçilmeye çalışıyoruz, çünkü bu çok önemli bir ekonomik kayıp. Asgari ihale dokümanların tanımlandığı ve kullanılmış da olabilir, 4 yılı geçmemiş olmak şartıyla donanımın kiralanmasının serbest bırakıldı.”

“Hastanelerde hakikaten IT açısından yetişmiş insan kaynağı yok, istihdam edilebilirdi. Daha önce bununla ilgili girişimlerimiz olmasına rağmen, biz bu konuda başarılı olamadık. Ama şunu arzu ediyoruz. Her hastane içerisine IT departmanı kurulması gerekiyor; buna ilişkin de düzenleme var. Hem hastane idarecileri hem bu hastaneye hizmet sunan IT  firmaları iletişimde bir takım problemler yaşıyorlar. Bu nedenle böyle bir departmanın kurulmasına yönelik bir hüküm var bu genelgede. “

Veri aktarımı konusunda söyleyeceğim şu; bunu hukukla ya da dayatmayla düzenlemek çok mümkün değil. Kesinlikle karşılıklı iyi niyetle bu problemin aşılacağını düşünüyorum. Bir firmanın bir hastaneden çıkışı sırasında teslim ettiği verilerin gerçekten bir başka sisteme aktarılabilir olması çok önemli bizim için. Siz bir hastane idarecisi olarak bir mağduriyet yaşayabilirsiniz. Ben bir firma olarak mağduriyet yaşayabilirim, ama bu problemlerden kaynaklanan sonuç kesinlikle hastaya yansıyor.  Örnek olarak bir hastane biliyorum: Ankara' da veri aktarımlarının yapılamaması nedeniyle 2 gün boyunca ameliyatların ertelendiğini ve bu durumdaki hasta siz olabilirsiniz, anneniz, babanız, kardeşiniz de olabilir.”

“Bir başka konu devamlılığın sağlanamaması. Bu konuda yaşadığımız sıkıntılardan bir tanesi Aytuğ'unda bahsettiği gibi bir yazılım firması işin içine girdiği zaman biraz değişik bir örnek olacak, ama  Anadolu gelenekleriyle bahsedelim diyerek evinize gelin almak gibi bir şey. Yani evinize gelin alırken, hakikaten bu gelin bizim ailemizin içinde barınabilir mi? Beraberce bir ömür sürebilir miyiz? Buna benzerlik kurarak bunun analizlerinin yapılması gerekiyor. Birçok hastane bunu yapıyor. Kurumların kendi ihtiyaçlarına cevap verebilen yazılım firmasıyla çalışmalı.  Ancak, mevcut mevzuat buna el vermediği için, işte bir takım kritik konular kullanılarak demo gibi işlemlerle buna ulaşılmaya çalışılıyor. İnsanlar suç işlemiş pozisyonuna düşüyorlar, ama dediğim gibi şu an önümüzdeki en büyük engel; mevzuat.”

Veri kayıt elemanı konusunda ise bir ayrıma gidildi yazılım ve veri kayıt elemanları ayrı ihaleye gidecek dedik ve bence de böyle olması lazım. Başlangıçta bazı sektör firmalarının buna itiraz ettiğini ama herkesin belli bir alan üzerinde uzmanlaşmasının firmalar için önemli bir fırsat. Teknik personel ve danışmanlık konusunda hastaneler çok ciddi anlamda sıkıntılar çekiyorlar. Bunu IT depertmanlarının kurulmasıyla çözmeye çalışıyoruz. Bir taraftan da teknoloji çok hızlı değişiyor ve bu teknolojik değişim hızını yakalama konusunda da zorlandığımız oluyor. Bunun için çok ciddi yatırımların yapılması gerekiyor. Herkes bunu bizden bekliyor, ama buna çok yetişebildiğimizi düşünmüyoruz.”

“Akreditasyon konusu bizim de gündemimizden hiç düşmeyen bir konu. Bununla ilgili şöyle bir çalışma başlattık. Geçtiğimiz hafta TÜBİTAK ile bir araya geldik nasıl bir yol haritası izleyebiliriz diye, ama akreditasyonu yine de bu tedarik süreçleri içerisinde çözmek bence yeterli olmayacaktır. Akreditasyon kriterlerini bu yıl karşılayamayan 2 yıl sonra yine karşılayamayacaktır. Yine aynı firmalar yine aynı problemler, sahada yine aynı zorluklar ile  karşı karşıya kalabileceğimizi düşünüyorum. Akreditasyon,  kesinlikle olmazsa olmazlardan bir tanesi.”

“Diğer bir problem entegrasyon. Entegrasyon denilince, bir örnek verecek olursak, 1999-2000 yılında hastanelerimizin bir başka sistemle veri alışverişi yoktu. Böyle bir beklentinin de olmadığını söyledi.  Bugün geldiğimiz noktada cihazlar var, başka yazılımlar var, bir de gözden kaçırılmaması gereken bir başka konu, çalışanların sisteme entegrasyonu. Bu nedenle eğitim kesinlikle şart. İhalelerde bu konuya yer verilmeli ve detaylandırılmalı. Medula, E-rapor, Kimlik Paylaşım Sistemi, Çekirdek Kaynak Yönetim Sistemi, Merkezi Hastane Randevu Sistemi, Elektronik Reçete, Aile Hekimliği Bilgi Sistemi gibi konularda entegrasyon tartışır olduk. Biz şu an Tanı ilişkin gruplar için entegrasyon ihtiyacı olduğuna inanıyoruz.” dedi. Sözlerini “Bir sürü problem sıraladın diyebilirsiniz ama bunların çözümünü beraber bulabilmek adına buradayız” sözleri ile Mahir ÜLGÜ konuşmasını tamamladı.

            KİK Uzmanı Volkan Sırabaşı “Herkese hoşgeldiniz diyorum ve böyle bir kongrenin düzenlenmesinden dolayı Tıp Bilişimi Derneğine ve başkanı Mustafa Özmen hocamıza ayrıca teşekkürlerimi iletiyorum. Kamu İhale Kurumu’nda kamu ihale uzmanı olarak görev yapmaktayım, ayrıca Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesinde bilişim hukuku ve kamu ihale hukuku öğretim görevlisiyim. Panelimizin konusu HBYS ve Mevzuat olduğu için buraya gelmeden önce bir çalışma yaptım. Özel ve kamu sektörünü bir arada bulmuşken kamu ihale kurumuna HBYS ile ilgili yansıyan şikayetler nelerdir ve kamu ihale kurumunun bu konudaki kararları ne doğrultudadır bu konuda bir çalışma yaparak geldim.” diye sözlerine başladı.

“Kamu ihale mevzuatı açısından 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ihale ve sözleşme aşamasını ilgilendiren 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunumuz var. Uygulama yönetmeliklerimiz, kamu ihale kanunu genel tebliğimiz var. HBYS hizmet alımı ihalelerinde öncelikle 4734 Sayılı Kanun hizmet alımı uygulamaları yönetmeliği ki, özellikle iş deneyimini gösteren belgeler, benzer iş tanımı, ihalede istenilecek yeterlilik kriterlerinin bu uygulama yönetmeliğine ilişkin hükümleri dikkate alınarak oluşturulması gerekiyor ve nihai olarak da Kamu İhale Kurumu Genel Tebliğinin idarelere, isteklilere yol gösterici olan tebliği hükümlerinin öncelikle dikkate alınması gerekiyor. Bu alanda Kamu İhale Kurumuna yansıyan şikayetlerin en yoğunu olan Demonstrayon konusu olduğu tesbitine vardık. Teklif edilen HBYS sisteminin yazılım ve modüller olarak teknik şartnameye uygunluğu konusu, uygulamada şikayet konusu olarak en sıkıntılı konulardan birisi. Öncelikle bu alanda idareler tarafından teklif edilen ihale konusu yazılım hizmeti gibi ürünlerin teknik şartnameye uygunluğunun denetlenmesi ve tekliflerin değerlendirilmesi Demonstrasyon ile gerçekleştirilebilmekte. Uygulamada, demonstrasyon işleminin bu ihale türü için teknik şartnameye en uygun yöntemin bu olduğu kanısındayız.” dedi. Sözlerine İhale komisyonunun sorumluluğu, istekliler tarafından teknik şartnameye uygun teklif verilip verilmediğinin tespitidir diye devam eden Sırabaşı, “İhale komisyonları söz konusu HBYS ihalelerinde teklif edilen sistemin veya sistem içindeki modüllerin teknik şartnameye uygun olup olmadığını tespit etme konusundaki sorumluluğu en öncelikli sorumluluğudur. Bu nedenle demo değerlendirmesi ile ilgili teknik inceleme ve belirlemenin de idarenin takdir ve sorumluluğunda olduğu kabul ediliyor. Yani KİK kararlarına bakıldığında demonstrasyonla ilgili olarak teknik inceleme ve değerlendirme ile ilgili idarenin takdir ve sorumlu olduğu kararlarda benimseniyor. Öncelikle kararlardan yola çıkarak tek tek sonuçlara baktım, demo tutanaklarının, yani yapılan demo sonucunda yapılan tutanakların ihale komisyonu ve istekliler tarafından imzalanması gerekiyor. Yapılan teknik şartnameye uygunluk değerlendirilmesi işlemi olan demo tutanağının saydamlık, eşit muamele ve güvenilirlik ilkeleri gibi 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunun temel ilkelerini düzenleyen 5. maddesindeki ilkelere göre, demonstrasyon yapılırken tutanağın isteklinin huzurunda yapılması ve demonstrasyonda  sağlanamayan maddelerin demo tutanağına yazılması, teknik şartnamede sağlanamayan maddelerin bizzat istekliye, demonstrasyon sırasında bildirilmesi ve tutulan tutanağın istekli ile birlikte ihale komisyonu tarafından imzalanması gerekmektedir. Bu konuda isteklilerin herhangi bir çekincesi var ise, demo sonucundaki tutanağı eğer yapılan demoya bir itirazı varsa bu imzayi şerh düşerek imzalaması, kendileri açısından şikayetleri ve mahkeme sürecinde önemli bir husustur. Yapılan demonun Kamu İhale Mevzuatına uygun olması gerekiyor.” dedi. Demoda idarenin takdir ve sorumluluğu olduğunu belirterek devam eden Sırabaşı, “Bu takdir ve sorumluğu KİK mevzuatına uygun yapılan bir demo işlemidir. İdareler tarafından yapılan hatalar ve istekliler tarafından yapılan hatalar üzerine KİK tarafında bazı kararlar alınmıştır bunlar;

·         Demo yapılacaksa geçerli teklif sahibi tüm isteklilere demo yapılaması biz zorunluluktur. Yani idarenin sadece konuyu en avantajlı teklifi vereni demoyla belirlemesi işlevi mevzuata aykırıdır, zira ihale üzerinde karar için istekli sözleşmeye gelmezse ekonomik açıdan ikinci teklif sahibi ihale yetkilisi onayı ile sözleşmeye daveti gerekebileceği için idare demo yapmadan geçerli teklifin kabülüne giderse bu eşit muameleye kesin aykırı olduğu gibi kanuna da aykırıdır.

·         Demo işleminin İhale Komisyonu tarafından yapılması gerekmektedir. Özellikle idareler bu konuda mevzuata aykırılıklar yapmaktadır. İhale Komisyonu dışında başka kişiler tarafından demo işlemi yapılması mevzuata aykırılık oluşturuyor. Demonstrasyon'a başka bir kişinin katılmasına izin verilse bile diyelim ki ihale komisyon üyesi olmayan o sırada görevlendirilmeyen ama bu yazılım ihalesi işinde uzman olan bir kişinin katılması uygun görülse bile, ihale komisyonunda bulunan bütün üyelerin Demonstrasyon sunumuna katılması ve değerlendirmesi gerekmektedir. Neden özellikle ihale komisyonu diyoruz? Çünkü bütün uygulama yönetmeliklerinde şöyle bir madde var; İhale sürecindeki değerlendirmeleri yapmak üzere kurulan ihale komisyonu dışında başka adlar altında komisyonlar kurulamaz. Bu bütün ihaleler için geçerli olan ihale sürecindeki bütün değerlendirmeleri ihale komisyonu yapmak zorundadır ilkesinden hareketle, demoya da ihale komisyonunun bütün üyelerinin ya da tutulan tutanaktaki imzaların çoğunluğunun ihale komisyonu üyelerinden olması gerekiyor. Komisyon dışında bir takım görevlerin verilmesi, ihale sürecinde verilmesi mevzuata aykırı gözüküyor. “ dedi.

Sözlerine “Sonuç olarak KİK kararlarında ve mevzuatta demo bu bahsettiğim ve bahsedeceğim mevzuat hükümlerinde yapılırsa sorumluğunun idarenin takdir ve sorumluluğunda olan bir ilke karar benimsenmiştir. Eğer ki teklif edilen sistemin teknik şartnameye uygunluğu, yazılımın veyahut da modüllerin teknik şartnameye uygunluğu demo ile verilecekse, yani demonstrasyon bir yeterlilik kriteri olarak öngörülecekse muhakkak ilan ve idari şartnamede yer verilmesi gerekiyor. Çünkü yine hizmet alımı yönetmeliğine göre yeterlilik değerlendirilmesi için istenilecek belgeler ve aranacak kriterlerin ilan ve idari şartnamede belirtilmesi zorunludur. Yani demoya ilan ve idari şartnamede yer verilmeden teknik şartnamede yer verilemesinin mevzuata aykırılık oluşturduğunu söyledi. Yeterlilik kriteri olan ilan ve idari şartnamede demo işlemi öngörülerek yapılacağı belirtilecek ayrıntısı teknik şartnamede düzeltilebilir ama ilan ve idari şartnamede hiç belirtilmeden demoya tek başına teknik şartnamede yer verilmesi, bunun bir yeterlilik kriteri olduğunu göstermez ve bu durumda teknik şartnamede belirtilen durumla ilgili demo yapılır ve bir takım istekler değerlendirme dışı bırakılır ve geçerli teklif kabul edilir ise bu mevzuata aykırı kabul ediliyor. Sonuç olarak; mevzuata uygun işlemler yapılır ise isteklilerin yazılım ve modüllerinin özellikleri teknik şartnameye uygun olmadığı açıkça tespit edilirse, istekli değerlendirme dışı bırakılabilecektir. Yine bu konuda yapılan şikayetlerde 4734 sayılı kanunun 12. maddesi olan teknik şartnamelerde idarelerce belirlenecek teknik kriterlerin verimliliği ve fonksiyonelliliği sağlamaya yönelik olması ve rekabeti engelleyici hususlar içermemesi ve bütün istekliler için fırsat eşitliğini sağlaması gerekiyor. Belli bir firma veya markaya modele yönelik tanımlamalara yer verilmeyeceği kesin kanun hükmü olarak öngörülmüştür. Bu konuda idareler tarafından teknik şartname, kanunun bahsettiğimiz hükmüne aykırı olarak oluşturulursa o ihale mevzuata aykırı bir ihale durumunda olacaktır. Bu durumda KİK'in kendi uzman yapısında bu konuda teknik olarak bilgi sahibi inceleyen arkadaşlar tarafından sıkıntı olduğundan teknik olarak bu konuda akademik kuruluşlardan üniversitelerden teknik görüş alınabilmektedir.” dedi.

Sözlerine Üniversitelere bu teknik şartnamenin rekabeti engelleyip engellemediği konusunda teknik görüş sorularak sonuca gidilebilir diye devam etti. “Konuyu inceleyen teknik uzman kendisini bu konuda yetersiz hissederse, üniversite ile teknik konuda sonuca gidebilir dedi. Aşırı düşük teklif sorgulaması konusunda HBYS ihalelerinde kanunun 38. maddesi verilen teklifler ve yaklaşık maliyet teklifleri kıyaslanarak teklifin aşırı düşük olup olmadığı belirlenecektir denmektedir. Özellikle, kamu hizmetinin idari ve mali gerekliliklere aykırı kullanmamak koşuluyla idareye takdir yetkisi verdiği, ancak bu yetkinin mutlak ve sınırsız olmadığı anlaşılmaktadır. HBYS hizmet alımı, personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı olmadığı kabul ediliyor. Aşırı düşük teklif sorgulaması konusunda kamu ihale genel tebliğinde personel çalıştırılmasına dayalı olan hizmet alımı ihalelerinde geçerli olan şartsız yaklaşık maliyetin altı sorgulanacaktır kesin ifadesi HBYS ihaleleri için geçerli değildir” diye ekledi. Sözlerine burada geçerli olan kanun ve yönetmeliğin öngördüğü yaklaşık maliyet ve ihalede verilen tekliflerle kıyaslama baz alınıp idare bu tip ihalelerde verilen teklifleri yaklaşık maliyet ve diğer tekliflere göre kıyaslayacak ve aşırı düşük olduğu konusunda kanaat getirirse bunu bu teklif fiyatına nasıl yapılacağını sorgulamak zorundadır diye devam etti.

“Düşük teklifler verilmesi konusunda idare tamamen o teklifi düşük bulduklarında aşırı düşük teklif sorgulaması yaparak bunun önüne geçme konusunda takdir yetkisine sahiptirler. Şikayetlerin bir tanesi, şikayetlerin süresi, şekli, başvurusu konusu, şikayet yönetmeliği ve şikayet tebliği de önemli bir husus olarak, hem istekliler hem de idare açısından bilinmesi gerekmektedir. Bu konuda Sağlık Bakanlığı Ağustos 2010 tarihinde Hastane Bilgi Yönetimi Alım Kılavuzu adı altında bir kılavuz yayınladı. Söz konusu kılavuz incelendiğinde ve KİK kararlarına bakıldığında bu kılavuzun tavsiye-öneri niteliğinde bir belge olduğu, kılavuzun idarelerce uygulanmasının yasal bir zorunluluk olmadığı kabul edilmektedir. Bu kılavuzun amacı yazılım, teknolojik alt yapı ve diğer gereklilikler için Sağlık Bakanlığı hastaneleri ile ağız ve diş sağlığı merkezlerinin HBYS alımlarına yönelik bir çerçeve çizmekte olduğunu belirtmekte ve bu konuda teknik özellikleri kapsamaktadır. İdareler, HBYS alım ihalelerinde, idari şartnameye ya da teknik şartnameye şöyle bir hüküm koymaktadırlar; ‘Firmanın HBYS konularında çalışan uzman uygulama ekibi bulunacaktır. Bu ekibin uygulama yapmış olduğu projeler liste olan teklife eklencektir.’ Söz konusu projelerin teklifle birlikte liste olarak eklenmesi hususu bir referans belgesi istemidir. Referans belgesi ise KİK genel tebliğine göre mevzuata aykırı belge olup ihalelerde istenemez, bu belge yerine idare tarafından istenecekse, iş deneyim belgesi istenir, iş deneyimi dışında istekli ya da firmanın iş yaptığı projelerin liste halinde teklif ekinde istenmesi, mevzuata aykırılık oluşturmaktadır.” diye son verdi.

            Oturum başkanı Oğuz ÇALIK konuşmalar ve sorulardan sonra sözlerine, Tedarik mantığının değişmesi Türkiye'de başarılması gereken en önemli şey olaark gözüküyor diye başladı. “İdare ile yüklenici farklı taraflar değiller, bunlar aslında çözüm ortakları ve partnerlerdir. Partnerliğin öne çıkarılması çözüm olarak gözüküyorsa, bizim yapmamız gereken artık sanıyorum tarafların bir araya gelerek bu ülkedeki sorunların çözümü ile ilgili farklı fikirlerde olsa bile bunları bir arada süre sınırı olmadan tartışması gerekir. Yazılım işi  ‘mesela inşaatın kazıklarını çaktık projede de bu bunu yap ver’ gibi birşey değil. KİK elektronik ihale modulü geliştiriyor. Ekabı yaptık. Nasıl yaptık? ‘Bizim kafamızda şöyle bir şey var, yap bize ver’ bu mantıkla işlemedi. O zamanki bilgi işlem daire başkanı dedi ki biz oturacağız bu adamlarla beraber çalışacağız. Bizim daire başkanımız ve ekibimiz beraber çalıştılar. Çünkü yüklenici ile idarenin birbirini anlaması çok önemli bu işte. İstekli ben teslim ettim sana, yap bitir ver bana, istediğimi vermezsen kabul etmiyorum paramı ver bana gibi bir şey değil. Mesela madem memnun değildin bunca yıl niye para verdin bana? Yani partnerlik anlayışının geliştirilmesi gerektiği sonucuna varmalıyız diye düşünüyorum. Bunu bir defa daha tespit etmeliyiz. Buradaki sorunları siz tedarikçiler bu tarafta sağlıkçılar olarak düşünüp tek başımıza çözemeyiz. Burada Maliye Bakanlığı olmalı. Amerika uzaya adam gönderecekti. Bütün süreçlerde bütçe vardı. Yani dolayısıyla maliye tarafı bir tarafında olmalı, planlama işi bir tarafında olmalı, ama sizler de olmalısınız. Ama dediğim gibi daha bütüncül bir yaklaşımla tespit ettiğimiz sorunları, bunlar nasıl çözülür diye, çözüm üretmek için bunu bir vesile olarak kabul etmeliyiz. Belki seneye başka bir gündemle bilişim kongresi olacaktır, ama bu çalışmanın artık yapılması üzerine Türkiye'nin bu konuda örnek olmasını istiyorum. Ben bir vatandaş olarak bunu istiyorum öncelikle” dedi.

Sözlerine hastanelerin her ihale döneminde kara kara düşünüp bu verileri kayıp edersek ihaleyi nasıl yapacağız ve buna nasıl güveneceğiz gibi afakanların bastığı süreçleri unutmamız gerekiyor diye ekledi. “Biz mevzuat ile birlikte gerekli enstrümanı veririz, enstrümanla ilgili değişiklik varsa bunu mutlaka söyleyin elimizden geleni yapalım. KİK ihale mevzuatı ve ihale sisteminin geliştirilmesi ile ilgili olarak çalışmalarına devam ediyor. Siyasi bir süreç, ama biz teknik olarak bu çalışmanın içinde bulunduk ve bulunmaya da devam ediyoruz. Ama dediğim gibi, biraz daha bütüncül ve Amerika'yı yeniden keşfedecek çözümleri öğrenmeye ihtiyacımız var.” dedi. “Her hastanenin HBYS'den uzak bir personel yapısıyla zorlandığını görüyoruz. Yani ihale komisyonu kuracak personeli yok, bırakın bilgi işlemcisini, bırakın ihale işlemini yapacak uzmanı yok. Biz bu hastaneden bir şeyler bekliyoruz, o yüzden bu işlemleri yapacak ekibin, bu işlerden anlayan uzman bir ekip olması gerekiyor. İhale yapmak herkesin işi olmamalıdır.” diyerek sözlerini bitirdi.

            19 Kasım 2011 Cumartesi günü 09.10'da oturum başkanlığını Cenk TEZCAN'nın yaptığı panelin konusu Mobil Uygulamalardı. Beş firmanın katılımıyla gerçekleştirilen panelde Sisoft Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdür Yardımcısı Dr. Nejat Çakmak sözlerine; “Gelecek mobilitede deniyor” diye başladı. “İstanbul da katıldığım bir mobilite fuarında önümüzdeki 5 yıl içerisinde mobiliteye 66 kat daha fazla alışılacağı ve insan hayatında çok önemli yer alacağı söylendi. Yazılımlarımızı android işletim sistemiyle çalışacak şekilde, iPhone ve iPad ile çalışabilir şekilde ürettik ve amacımız kullandığımız yazılımları tüm dünyada kullandırabilmek dedi. Bunun için yurt dışında bir şirket kurduk bölge ülkelerde düzenlenen kongrelere katıldık. Amacımız Yurt Dışında katıldığımız kongrelerde Türkiye'yi en iyi şekilde temsil etmek” diye sözlerine ekledi. Son olarak kurumlarda sağlıklı bir şekilde tablet pc'lerin kullanıldığını söyledi.

            Prof. Dr. Osman Saka’nın başkanlık yaptığı, TÜBİTAK uzmanları ve üniversitelerin yanı sıra özel sektör temsilcilerinin de katıldığı konusu proje hazırlama olan panelde uzmanlar konu ile ilgili bilgi vererek deneyimlerini paylaştılar.

            Başkanlığını Dr. Ünal Hülür'ün yaptığı HBYS konulu panelde konuşan Sisoft Genel Müdür Yardımcısı Fatih Şahin, HBYS’de yaptıkları Ar-Ge çalışmalarında; JAVA ile geliştirilen % 100 WEB Tabanlı Sisohbys, 15 başlıkta IHE akreditasyonlu Sisopacs, Ülkemizde ilk ve tek WEB tabanlı Sisofamily ve TBD tarafından üçüncülükle ödüllendirilen Sisomobile uygulamalarından söz etti. “Bugünkü ajandamıza baktığımızda, ben çok da sorunlardan bahsetmek istemiyorum. Firmaların Sağlık Bakanlığı ile olan ilişkilerinden, Sağlık Bakanlığı'nın firmaları nasıl yönlendirdiği konusuna değinmek istiyorum” dedi.

“Ben Sisoft Sağlık Bilgi Sistemleri'nde çalışmaya başladığımda yıl 1998 ve o zamanki ismi Çözüm Bilgisayar idi. Masaüstü yazılımları geliştirmeye başladık oldukça yoğun ve çok çalıştık. 2005 yılına kadar geliştirme süreçleri devam etti. 2005 yılına gelindiğinde, tam para kazanacağız derken -Ankara'da yaşayanlar bilir, Ankara genelde soğuktur- soğuk bir kış günü bir de baktık ki, bir şartnamede web tabanlı yazılım şartı var. Bir hastanemiz web tabanlı bir ihaleye çıkmış. Biz o kadar çalışmıştık, ama ihaleye giremeyecek durumdayız. Şimdi oldu mu? Biz o kadar çalışmıştık, ama ihaleye giremeyecek durumdayız. Biz de düşündük, taşındık. Ne yapacağız? Hemen hastaneye itirazımızı gönderdik. Bize verdikleri cevap aşağı yukarı şu şekildeydi ‘nazer etme ne olur çalış senin de olur’. Yapacak bir şey yoktu. Neyse ki Sağlık Baknalığı ile ilişkilerimiz iyi, Düşündük ve en iyisi Sağlık Bakanlığına bu konuda bilgi verelim dedik: ‘Sonuçta bu kadar geliştirilmiş bir yazılım var, bu kadar emek harcanmış durumda. Masaüstü yazılımlar web tabanlının yaptığı işi yapıyor, kurulumu biraz daha zor ama. Hastaneler buna hizmet işi olarak çıkıyorlar ve bizlerde bu işi gayet iyi yapıyoruz ve web tabanlıya çok da gerek yok dedik.’ Bakanlık ta tam bizim beklediğimiz cevabı verdi. Aslında aynı cevabı verdiler, çalışın sizin de olur dediler. Bizim için yoğun bir süreç başladı ya yeni yazılım üretimi için çalışacak yada masaüstü yazılımlara devam edecektik? Biz zor olanı seçtik. Zaten biz Sisoft olarak çalışkan bir firmayız.” diye sözlerine ekledi.

 “Yeni İyi bir ekip kurduk. Hiç bilmediğimiz bir ortama giriş yaptık Java'yı öğrendik, Linux nedir o zaman öğrendik. Bu seneye kadar geliştirmeye devam ettiğimiz % 100 web tabanlı -ya da %101'de diyebilirim- HBYS sistemini geliştirdik. Oldukça büyük bir yatırımlar yaptık.  İlk başta .net ile başladık ama sonra platform bağımsız olsun istedik çünkü hastane kullanıcıları bugün için ağırlıklı windows kullanıyor olabilir ama en başta Pardus var, milli  işletim sistemimiz. Hepsinde çalışmasını istediğimiz için bunu yaptık.” dedi.

“2005 yılından bu güne geldiğimizde, aşağı yukarı hastanelerimizin tamamında ya da büyük bir bölümünde SOLARİS işletim sistemini kullanan uygulama sunucular var, 2 katmandan 3 katmana geçiş yaptık. Bu bilgi ve birikime Sisoft olarak biz sahip olduk. Bunların hepsi neye dayanıyor? Sağlık Bakanlığının o dönemde bize olumsuz cevap vermesinde saklı. Eğer o gün hastaneye söyleseydi, hayır bu iş olmaz deseydi ya da hastane tamam biz bu şartı kaldıralım deseydi, bugün bizim WEB tabanlı bir yazılımımız ya da böyle bir platformumuz olmayacaktı. Kendilerine bu konuda teşekkür ediyorum bizim web tabanlıya geçişimize katkı sağlamış oldular.”

“Bir diğer konu 16 başlıkta IHE uyumluluğu alan Sisopacs. Yine soğuk bir kış günü ve yine bir şartname. Normalde PACS şartnamelerinde IHE kelimesini ile ilk kez 3 yıl önce orada şartnamede gördük ve bu nedir diye araştırdığımızda, -tabi bizim o zamana kadar PACS yazılımımız yok mu? Elbette var bizim Pacs'ımız hastanelerimizde kullanılıyor ama- IHE uyumluluğu farklı Bir şey. Tabi ki yapmamız gerekeni hemen yaptık ve Sağlık Bakanlığı'na her hangi bir yazı yazmadık, artık tecrübe edindik bu konuda gelecek cevabı biliyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımıza başladık, hemen ekibimizi kurduk o günden bugüne bir tanesi Amerika'da diğeri Avrupa'da olmak üzere 2 IHE etkinliğine katıldık. Bakanlık 6 başlıkta IHE uyumluluğu isterken biz şuanda 16 başlıkta IHE uyumluluğunu aldık dedi.  2012 Ocak ayında yine bir grubumuz Amerika'ya gidecek ve biz bu başlıkları 30'a çıkarmaya çalışıyoruz.” diyerek sözlerine, “Peki biz bunları alıyoruz. Güzel çalışıyoruz. Sertifikalarımız var. Kaliteli olanla-kaliteli olmayanı hastanelerde nasıl ayırıyoruz?” Ne yazık ki çok fazla ayıramıyoruz. bizim 16 başlıkta IHE uyumluluğumuz var ama demo aşamasında genelde objektif değil subjektif değerlendirmeler oluyor.” Dedi. Şu an Sağlık Bakanlığı çerçeve ilkelerinde IHE konusunun bir öneri olarak durduğunu, bir zorunluluk olmadığını söyledi. “Belki şartnamelerde aşamalı bir geçiş sağlanabilir ve 2012 ya da 2013 Temmuz ayına kadar 6 başlık zorunlu olacak. 2016'ya kadar 12 başlıklı zorunlu olacak gibi bir yöntem uygulanabilir diye düşünüyorum. ABD'de bir şirketimiz olduğu için ve oranın da sağlık sistemini yakından bildiğimiz için söylüyorum orda 'anlamlı kullanım' diye bir sertifikasyon sistemi var ve 4 aşamadan oluşuyor. Şu an ABD'nin ilkini gerçekleştirdiğini önümüzdeki yıllarda da  2., 3. Aşamaları da sırasıyla gerçekleştireceklerini söyledi. Acaba ülkemizde de böyle bir geçiş süreci yapılabilir mi? Demo süreci ortadan kaldırılıp onun yerine sertifikasyon getirilebilir diye düşündüğümüzde, bu sayede değerlendirmeleri gerçekten işinin ehli insanlar yapmış olur diye düşünüyorum.  Çünkü bizim son demomuz bir hastanede yapıldı ve 12 gün sürdü ve maddi manevi kayıplar oldu. Bu şekilde, bu tür kayıpların da önüne geçeriz diye düşünüyorum.”

“Bir diğer başlığımız AHBS şuan 20 bin Aile hekimimiz var, 6 bin üzerinde aile sağlığı merkezimiz var. Aile hekimleri bilgilerini kendi dizüstü bilgisayarlarında tutuyor. Bunların güvenliği nasıl sağlanıyor? Buna baktık mı acaba? Ben özellikle bir aile hekimimize sordum güvenliği nasıl sağlıyorsunuz diye. Bilgisayarıma şifre koyuyorum dedi. Bilgisayarınızın güvenliğini nasıl sağlıyorsunuz dedim. Arabaya bindiğimde hemen kapımı kilitliyorum diye cevap verdi. Alınan güvenlik önlemlerinin yeterli olmadığını düşünüyorum ama onlardan daha fazlasını da bekleyemeyiz. Bir sunucu odası yapabilecek durumda olmadıklarını biliyoruz ve buna yaşanan bir olayı örneklendirerek anlatayım. Geçen günlerde bir ASM'ye hırsız girmiş. Sadece harddiskleri almışlar. Bizim bilgilerimiz yavaş yavaş değerli olmaya başladı.” dedi. Sağlık Bakanlığının, bu konu hakkında 2011/45 sayılı genelgeyi çıkardığını, Verilerin bakanlık merkezilerinde sunucularda toplanacağını söyledi. “Bu konuda onlara yönlendirme yapmak gerekir. Bu genelge (2011/45) mobilite için bir milat diye düşünüyorum. Evde sağlık hizmetleri ve kişilerin bilgilerini evde girmesinde aile hekimliği temel yapı taşı olacak ve biz bu konuda çeşitli uygulamalar geliştirdik. Türkiye Bilişim Derneği tarafından düzenlenen en iyi mobil uygulama 3. lük ödülünü aldık. Son olarak Sağlık Bakanlığı oboziteye savaş açtı ve bu konuda aile hekimleri aracılığı ile ilgili bireylere pedometre cihazı verecek. Bizde bu konuda hemen ilk uygulamayı yazalım dedik ve bireyler için geliştirdiğimiz uygulamaya pedometre cihazını entegre ettik. Birey normal yürüyüşünü yaparken, kalori bilgileri cihaza kayıt edilmekte, hekimin bilgisayarında bağlantı sağlandığında -ki artık bilgiler merkezde tutulacağı için sorun olmayacak- bunlar hekimin bilgisayarına gönderilmekte ve hekimin  grafiksel olarak bu bilgilere ulaşmakta” olduğunu söyledi. Son sözlerini esprili bir yaklaşımla  mobil uygulama 1.lik ödülünü alan THY olduğunu ve şirket içinde  ''Tek rakibimiz THY diyoruz” diyerek bitirdi.

            Etkinlik resimlerini görmek için tıklayınız

(21.11.2011)