“Elektromanyetik tehlike riski küçük de olsa dikkate alınmalı”
Edison’un elektriği keşfetmesi, insanoğlunun yaşamında yeni bir çığır açtı. Ardından, günlük yaşantımız elektrikli ev aletlerinin bulunmasıyla giderek kolaylaştı. Elektronik alanında yapılan çalışmalar sonucu ise, artık bilgisayarlar, cep telefonları günlük yaşantımızın ayrılmaz birer parçasını oluşturmaya başladı. Ancak, yaşamımızı kolaylaştıran bu aletler, beraberinde, “elektromanyetik kirlilik” denen yeni bir kavramın da yaşamımıza girmesine neden oldu. Böylece, bilim adamları, teknolojiye paralel olarak gelişen bu kavramın, insan sağlığı üzerinde yapacağı olumsuz etkiler üzerine araştırmalar yapmaya başladı.
Elektromanyetik kirliliğin insan sağlığı üzerindeki etkileri konusunda, Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağatay Güler ile görüştük.
Elektromanyetik
kirlilik kavramının çok kapsamlı bir konu olduğunu ifade eden Prof.
Çağatay Güler, bunun çok basit ifadeyle, elektrik akımının geçtiği borulardan,
sistemlerden, araçlardan ve elektro manyetik alanlarının çalışmasına
bağlı olarak oluşan çok küçük dalga boylu iyonlaştırıcı olmayan radyasyona
kadar uzandığını belirtiyor ve konuşmasını sürdürüyor; “İçerisinden
elektrik akımı geçen her şeyden elektromanyetik alan yayılabilir, ancak
bunların boyutları ve dalga boyları farklıdır. Elektro manyetik alan,
tıraş makinesinden tutun da MR cihazına, hatta lazer ışıklarına kadar
çok geniş bir alanı kapsar.
Dünyanın hiç bir yerinde, çocukların eline lazer lambaları verilmez. Onların göze tutulmaması, canlıya tutulmaması lazım.
Tipi ve sınıfı belli değilse, özel bir düzenlemesi yoksa, uluorta kullanılmaması gerekir. Ama ne yazık ki bunlara dikkat edilmiyor. Bir de yaydığı manyetik alan bakımından oldukça zararlı olan tıraş makineleri var. Ama genelde kısa süreli kullanılıyor. Bunların vücut ısısını artırırcı etkisinin yanı sıra direk beyne de etkisi var. Günümüzde bu alanların DNA üzerinde etkisi olduğu söyleniyor. Hatta bir gazete, olumlu etkisi var, kopan DNA’yı yapıştırıyor şeklinde haber yaptı. Asıl korkumuz burada. Kopan DNA’yı etkiliyor etkilemesine de, bu kopan DNA ters de yapışabilir, düz de yapışabilir.”
Elektromanyetik alanların insan sağlığı üzerindeki etkileri konusunda bir çok araştırmanın olduğunu kaydeden Prof. Dr. Çağatay Güler, Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı olarak yaptıkları çalışmanın sonuçları hakkında ise şu açıklamayı yapıyor:
“Biz bir ölçüm yaptık. Son dört beş yıldır ülkemizde üretilen bilgisayar ekranlarının uluslar arası standartlara uygun olduğunu gördük. Ama bu elektro manyetik oranı, sonradan yurtdışından getirilip üzerine marka basılan bilgisayar ekranlarında çok yüksek bulduk. Bu bizim açımızdan oldukça sevindirici bir gelişme. Ayrıca, bilgisayar ekranı karşısında çok zaman geçiren dizgicilere yönelik olarak da bir çalışma yaptık. Bilgisayarın insan sağlığı üzerine etkisi bakımından kesin bir sonuca rastlamadık. Çünkü, konunun netlik kazanması uzun süreli bir izleme gerektiriyor. İnsanlar başım ağrıyor, bitkinim, yorgunum diyor ama, bunu ölçen bir alet yok.
Birisinin sorunuyla diğerininki aynı paralelde olmadığı için bu konuda net bir tespit yapmak çok zor ve uzun yıllar bu verilerin incelenmesini gerektiriyor. Yapılan bir çok çalışmanın çelişkili sonuçları var.
Ne yazık ki henüz güvenle, halk sağlığı açısından bu zararsızdır diyebileceğimiz bilgi düzeyine ulaşmadık. Biz daima bir güvenlik faktörü koyarız. Mümkün olduğu kadar yetişen nesilleri, hamile kadınları, yaşlıları, hastaları korumaya çalışırız. Bu açıdan en küçük bir tehlike riski bile bizim için çok önemlidir. Şu anda popüler olan cep telefonlarını düşünürsek, çoğu ana-baba çocuklarına cep telefonu aldı. Bu engellenemiyor. En azından, cep telefonlarının sık kullanılmaması, bunun yerine genel telefonların kullanılmasına dikkat etmek gerekiyor. Cep telefonunun yatarken yatak odasında başucunda olmaması, bebek odasında olmaması gerekir.
Aynı şekilde baz istasyonları sorunu var. Bunun tehlike boyutları konusunda da netlik olmadığı için, şu andaki bilgilere göre, en azından hastaneleri, okulları görüş açısı altına almaması gerekir.
Karşıdaki binalarla aradaki mesafenin en az 60-100 metre arasında olması, bunların tamirine, onarımına, bakımına giden kişilerin özel donanım giymesi lazım.”
Elektro manyetik alanların birbiriyle etkileşimine de dikkat çeken Prof. Güler, şöyle diyor: “Özellikle hastanelerde, bir çok elektronik alet var. EKG gibi. Bu manyetik etkileşim sonucu aletler, farkında olmadan bozarak hastalarla ilgili teşhis ve tedavileri ciddi anlamda olumsuz yönde etkileyebilir.
Yine, kalp pili taşıyan hastaları etkileyebiliyor.Aynı şekilde uçakta, otobüste de aynı etkileşimler oluyor. Buna çok dikkat etmek lazım Uzun vadede de, beyin hücrelerinde yapacağı olumsuz etkiler varsa ki, bunu kesin olarak bilmiyoruz çok ciddi sonuçlar doğurabilir. ”
"...manyetik etkileşim sonucu aletler bozularark, hastalarla ilgili teşhis ve tedavileri ciddi anlamda olumsuz yönde etkileyebilir..."
Elektromanyetik alanların bilgisayar ekranın yanı sıra, kablolardan akım yoluyla da geçtiğine de dikkat çeken Prof. Dr .Çağatay Güler, yüksek gerilim hatlarının da manyetik alan yaydığını ifade ediyor.
Daha çok koruyucu hekimliğe yönelik çalışmalar yaptıklarının altını çizen Prof. Güler, “ Bölüm olarak kısıtlı olanaklarımıza rağmen çok ciddi çalışmalar yapıyoruz.
Ayrıca bir de, evlerde elektro manyetik alanların yaymış olduğu etkilerle ilgili bir çalışmamız mevcut. Bu alanda bütün dünyada yapılan çalışmalarda olduğu gibi çeşitli tez ve antitezler mevcut.
Bu olayı hafife aldığımızı zannetmeyin. Halk sağlığı açısından tehlikesiz olduğunu da gösterebilmiş değiliz.
Tehlikenin boyutları konusunda kesin netlik yok, ama genel eğilimi incelediğinizde, en azından şu anda düşük oranda etkileşimin olduğunun kesinleştiği kanısındayız. Dediğim gibi risk küçük de olsa, mutlaka bazı temel önlemlerin alınması gerekir” diyor.
Sağlık Bakanlığı ve Türk Tabipler Birliği (TTB) ile bu konularda işbirliği içinde olduklarını belirten Prof. Dr. Çağatay Güler, bilgisayar firmalarının da halk sağlığı konusunda duyarlı olmaları gerektiğini vurgulayarak sözlerini, “Bilgisayar firmaları en azından çocuklara yönelik olarak bilgisayar karşısında nasıl oturulacağı konusunda aydınlatıcı broşürler hazırlayabilir. Biz de bu anlamda gelecek her türlü öneriye yardımcı oluruz” şeklinde tamamlıyor.
Bilgisayar kullanıcıları nelere dikkat etmeli?
-Çalışma alanının ergonomik boyutlarda olması,
-Bilgisayar ekranı karşısında çalışanların 20 dakikada bir 1 dakika veya saatte bir en az 5 dakika dinlenmesi ve vücut pozisyonunda sık sık değişiklik yapması,
-Çalışırken avuçların klavyeye paralel şekilde tutulması, kolların ise yatay konumda olması, -Yazı yazarken bileklerin düz durması,
-Doğru materyal yerleşimi, doğru yazım tekniği ve pozisyon seçimine dikkat edilmesi,
-Tuşlara sert vuruşlar yapılmaması,
-El ve kolların sıcak tutulması,
-Her iki bileğin de dışa doğru fazla sapmasının engellenmesi,
-Bilgisayar ekranının en üst kısmının, göz hizasının altında olacak şekilde konumlanması,
-Klavyenin, kolların aşağıya sarkmasını veya yukarı uzanmasını engelleyecek bir yükseklikte bulunması,
-Ve “mouse”un, klavyenin hemen yanında olması gerekiyor.
Prof. Dr. Çağatay Güler 1975 yılında Hacettepe Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1975-1978 yılları arasında Fizyoloji ihtisasını tamamladı. 1979-1982 tarihleri arasında Halk Sağlığı İhtisasını tamamlayan Güler, 87’de Halk Sağlığı Doktoru oldu. 1988 yılında Etimesgut Bölge Hastanesi Başhekimliği’ne atandı. 1989’da Halk Sağlığı alanında doçent olan Prof. Dr. Güler, 22 Mayıs 1996 tarihinde profesörlük unvanını aldı. Nevşehir’e bağlı Gülşehir İlçesi’nde Sağlık Grup Başkanlığı ve Ordu İlinde Sağlık Müdürlüğü yapan Çağatay Güler, halen Hacettepe Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Halk Sağlığı Enstitüsü Müdür Yardımcısı olarak çalışmaktadır.
Yazılar:Aylin ERDEMOĞLU