“Hastane Otomasyonunda Artık, Hasta Talepleri Önem Kazandı.”
Halen sektörün içinde bulunan ve HP Türkiye ESG NSP/ Telekom Bölümü'nde Müşteri Yöneticiliği yapan H. Gökhan Erzurumluoğlu, eskiden bilgisayar donanımlarının ön planda olduğunu, fakat bugün donanım tarafının bir kenara bırakılarak 'Çözüm' tarafına odaklanıldığını anlattı. Bugün için artık 'hibrit' yapı ve benzeri yapıdan ziyade hastanelerin ne tür bir çözüme ihtiyacı olduğuna dair planlamaların yapıldığını vurgulayan Erzurumluoğlu, "Artık, arka tarafta serverlar kuruyoruz. Çeşitli sistemlerle destekliyoruz. Bunlar hep çözümün ihtiyaçlarını belirleyen işlemler. Bizim hibrit yapıda ihtiyacı olana ihtiyacı olduğu kadar sistem verelim. Bunun desteği idamesi hem daha ucuza çıksın hem de kolay olsun istiyoruz" dedi. Erzurumluoğlu, hibrit yapının bir nedeninin de hastanelerin yapmış oldukları yatırımları korumak olduğunu ifade ederek, günümüzde üzerinde durulan noktanın; "önümüzde ne olduğu değil arkada verilerin bir bütün halinde tutulup tutulmadığı" olduğunu söyledi. Erzurumluoğlu, şu andaki teknolojilerinde bu yönde geliştiğini anlattı.
Erzurumluoğlu, eskiden müşteriye, daha ucuz desteği daha kolay ve birazcık da müşterinin egosunu tatmin edecek şekilde teknolojik çözümler sunulurken, bugün artık hastane personelinin taleplerinin değil hastanenin gerçek müşterilerinin yani hastaların taleplerine cevap verecek bir sistem arayışının olduğunu ve teknolojinin de bu yönde ilerlediğini söyledi.
Öncelikle “hibrit” yapı nedir? Ve bu yapıya nasıl ulaşıldı? Okuyucularımıza kısaca bilgi verir misiniz ?
Bilgi işlem sektörüne geçildiği zaman, bilgisayarlarda “Main Frame” mantığı vardı. İlk hastane çözümleri “Main Frame”, büyük bir makine ve bu makineye bağlı “aptal uç”lardan oluşuyordu. Çeşitli şirketlerde yaptığımız çözümler bu ağırlıktaydı. Arkada bir akıllı makine; büyük oldukça yoğun iş yapan, önlerde de “Dump terminal” ya da “aptal terminal” dediğimiz sadece klavye ve ekranı olan sistemler şeklinde. Tabi bu sistemlerin bir takım yararları olduğu gibi bir takım zararları da vardı. Bunların etkileşiminden yeni bir teknoloji doğdu; “Client Server” dendi buna. İşte bu sefer ana makine-deki yükün bir bölümünü “Client Server” ile uçtaki bilgisayarların üstlenmesi sağlandı. Dolayısıyla bazı program parçacıkları uca taşınmış oldu. Bunun da çok büyük dezavantajlarını yaşadık. Ben meslek hayatımda birebir canlı olarak yaşadım bunu; almış olduğumuz bir üniversite has-tanesinde, başlangıçta tam 200 uç vardı. Programı yükledikten sonra, ya 200 tane uca gidip tek tek yüklemek zorundaydık ya da “Management Software” gerekiyordu. Bunların fiyatı da çok pahalıydı.
Uçlara gidiyorsunuz
tek tek 200 tane PC’yi dolaşıyorsunuz ve bir program parçası yüklüyorsunuz. Çok
külfetli bir şeydi bu hastanede. Çünkü; belirli bir saatte laboratuar
kilitleniyor. Açık bırakmasını isteyemiyorsunuz, çok değerli cihazlar var. Diğer taraf da
birime sokmuyor yetkili size; “Benim haberim yok bu projeden” diyor. Dolayısıyla
sizin tek tek PC'lere ulaşma şansınız çok zor oluyor. Bu durumda yönetim sistemi
koymaya çalışıyorsunuz. 'Merkezi bir yapıdan ben bunları dağıtayım' diyorsunuz.
O zaman da çok büyük paralar harcamak zorunda kalıyorsunuz. Hastanenin tüm
sistemine ödediğiniz ücret kadar
da, bu kez yönetim sistemine, “Management Software” için ödüyorsunuz.
Uygulamada karşılaştığınız sorunlar ve elde ettiğiniz sonuçlar sizi yeni yönelimlere sevk etti mi?
Evet, bunların
sonrasında, teknolojide yine bir
gelişme yaşandı. Nasıl ki “Client Server”, mimari teknolojide bir devrim
yaratmışsa -ki bence öyle- “Thin Client” denilen makineler ortaya çıkmaya
başladı. “Thin Client” neydi! Eskiden aptal dediğimiz terminaller vardı; bir
ekran ve klavyeden oluşan. Disk yok üzerinde ve bilgi saklamıyor. Yine buna
benzer fakat, “Multimedya” özelliği olan bilgisayarlar çıkmaya başladı. “Thin
Client” dendi buna. Bu cihazlar çıkmaya başladığında, aslında bizim “Hibrit”
yapıda yapmaya çalıştığımız iş bir anda kendiliğinden teknolojik olarak
çözümlenmiş oldu. Biz “Hibrit” yapıda, ihtiyacı olana ihtiyacı olduğu kadar
sistem verelim istiyorduk. Bunun desteği, idamesi hem daha ucuza çıksın hem de
kolay olsun diye düşünmüştük.
Örneğin bir veznedarın hiç bir zaman bir PC' ye ihtiyacı yoktur. Çünkü ne Word ne Powerpoint ne de Excel kullanır. Veznedarın yaptığı tek iş var; bir numara giriyor bilgisayara, hasta numarası. O numarayı girdiği anda o hastanın borç bilgileri geliyor, onun tahsilatını yapıyor ve ekranını kapatıyor. Bu işlem için bir PC' ye ihtiyacı yok. Bu kişiye bir PC vermeniz size ekstra bir maliyet getirir; satın alma maliyeti. Daha sonrasında da satın aldığınız bu PC' yi idame ettirebilmeniz için, ekstra paralar harcamak zorunda kalırsınız. Windows versiyonu değişir, sizde PC değiştirmek zorunda kalırsınız gibi. Dolayısıyla “Thin Client”in çıkması bizim için gerçekten büyük kolaylık getirdi. Yani bizim yapmak istediğimizi teknolojik olarak donanım firmaları yapmış oldu. “Thin Client”i götürüyorsunuz vezneye koyuyorsunuz. Görevli sadece işini yapıyor, multimedya destekli. Multimedya dan kastım, daha görsel, kullanımı daha kolay ekranlar, programlama dilleri çok daha kolay. Dolayısıyla arka planda yazılım ekibinin de işlerini çok rahatlatıyor. Yani, o “Hibrit” yapı bir yerde, bir ara teknoloji olarak kaldı. 1997, 1999 ile 2000 yılları arasında yaşandı bu. Aslında bu bir geçiş ve varolan yatırımları koruma çabasıydı. Üniversite hastanelerine baktığınız zaman çok büyük hastaneler ve inanılmaz “IT” yatırımları yapmışlardı 90'ların başında. Dev gibi makineler almışlar, bir sürü uç bilgisayar çekilmişti. “Bu bilgisayarların hepsi atılacak” dendiğinde bunun olması mümkün değildi. Yani hibrit yapının bir nedeni de hastanelerin yapmış oldukları yatırımları korumaktı. Geçiş dönemi kolay olmadı ama sistem en azından 2-3 yıl daha kullanılmış oldu. Ama bugünkü gelinen noktaya baktığınız zaman, hastanelerde “Thin Client”ların da çok fazla yer almadığını görüyorum. Planladığı gibi olmadı. Bunun nedeni olarak, PC fiyatlarındaki inanılmaz düşüşleri söyleyebiliriz; bir hastanenin işini görebilecek bir PC' yi 400 $'a temin edebiliyorsunuz artık. Bu kapsamda da “Thin Client” a geçiş yaşanamadı açıkçası. Hekimler bir türlü sıcak bakmadı, hastaneler bunu kabul etmedi. Çünkü bir çoğu, önünde bir PC' sinin olmasını istedi. Yani içinde bilgisini saklayamayacağı Word, Excel kullanamayacağı bir makineyi kabullenemediler. Dolayısıyla “Thin Client” da sağlık sektöründe yaygınlaşamadı.
Hibrit yapının kazanımları ve günümüzdeki Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri için neler söylenebilir ?
Hibrit yapının kazançları elbette oldu; hastanelerin daha önce yapmış oldukları yatırımları belirli bir süre daha kullanmasını sağladı. 1990'lı yılların başında yatırım yapmış hastanelere zaman kazandırdı.
Bugün için otomasyona geçmiş hastane sayısı halen çok fazla değil. Zamanında bu işi başaran SSK olmuştu. 90'lı yılların başında büyük bir atılım yapmıştı. 1991-1992 yıllarıydı sanırım. SSK, üç firmaya yeterlilik verdi : “Çözüm Bilgisayar, ACC ve Promer.” Bu üç firmaya verilen yeterlilik ile tüm SSK hastanelerinin Türkiye çapında otomasyona geçilmesi gibi bir karar çıkarıldı. Bence bu çok cesurca bir karardı. O dönemde bunun altına imza atan kişiler çok cesur insanlar. Görüyorsunuz bugün bile devlet hastaneleri için bunun altına imza atacak bir bakan veya alt kadro bulunamıyor. Zaten sektörü hareketlendiren de SSK hastaneleri oldu. O dönem, ACC firması yurtdışından bir yazılım getirdi, ona yatırım yaptı. Çözüm Bilgisayar ise kendi içinde bir ekip kurdu Sivas'ta, sonra Ankara'ya geldi. Önemli bir yatırım yaptı bu alana. Çözüm Bilgisayar'ın o günkü yazılımıyla bugününü karşılaştırdığımız da inanılmaz farklılıklar var. O zamanlar “Cleeper” kullanıyorduk, şimdi ORACLE kullanıyoruz. Şimdi ilişkisel veri tabanının getirdiği avantajları kullanabiliyoruz. Ama o günkü koşullarda bir poliklinik kayıt işlemi yapıyorduk. İndeksler sürekli kayboluyordu, gidip indeksleri yeniliyorduk. Bugünkü dertlerimiz ise çok farklı. Örneğin “laboratuardaki bir sonucu sisteme nasıl entegre ederiz de otomatik uyarı alırız. Bir “Practice” sistemiyle hastane sistemini nasıl entegre ederiz, nasıl otomatik veri transferi yaparız” şeklinde sorunlarımız değişti. Dolayısıyla “Hibrit” yapının kazandırdığı şey bu. Mevcut yatırım yapmış hastanelere belirli bir süre kazandırdı. Yatırımlarını korudu.