Sağlık ve Bilişimde Objektif Haber

  English

"SSK NEYİN SİGORTASI"

"... HASTA TAKİBİNİ KOLAYLAŞTIRAN PRATİK OTOMASYON SİSTEMLERİ KISA SÜREDE KURULMALI..."

    Yaklaşık olarak nüfusun yarısına hizmet veren SSK hastaneleri gelişemiyor. Kurumun kaynakları 'siyasi tercihler' uğruna eritiliyor. SSK'ya bütçeden neredeyse hiç yardım yapılmıyor. 104 trilyon alacağı olan kurumda kuyruklar bitmiyor. "Türkiye Sağlık Sektörü'nün Durumu 2002" çalışmasında Türk Tabipler Birliği (TTB), dispanser hasta kayıtlarını basitleştiren, hızlandıran ve hasta takibini kolaylaştıran pratik otomasyon sistemlerinin kısa sürede kurulması gerektiğini savunuyor.

SSK 31 Milyon Kişiye Bakıyor

    Elindeki sağlık personeli ile sigortalılara yeterli hizmet sunmasının olanaksızlığını anlamak için rakamlara bakmak yetiyor. Türkiye'de 6 milyonu aşkın sigortalı, 3 milyonu aşkın emekli var. Aile fertleriyle birlikte 'sigortalı' sayısı 31 milyonu buluyor. Bu da nüfusun neredeyse yarısına eşit. SSK'nın 450 tesisinde yalnızca 7 bin 500 doktor var. Bu doktor grubu ise Türkiye'de görev yapan 75 bin doktorun yüzde 10'una karşılık geliyor. Son 10 yılda toplam sigortalı sayısında yüzde 61 oranında artış görülmesine karşın, bu artış doktor sayısında yüzde 22'de, ebe-hemşire sayısında yüzde 40'ta kalıyor.

    Bu yıl Türk Tabipler Birliği (TTB)'nin "Yeni Bin Yılın Başında Türkiye Sağlık Sektörünün Durumu" başlıklı çalışmasında yer alan, "SSK Neyin Sigortası" konusunda Başkan Dr. Füsun Sayek ile görüştük:

    - "SSK Neyin Sigortası" ?

    - SSK, sağlık sigortacılığı anlayışıyla çalışmakla birlikte, prime dayalı bir sigortacılık. Temelde işçilerin kişisel primleri artı işverenlerin katkılarıyla oluşturulmuş önemli bir kurum. Sağlık alanında hem hizmeti finanse eden hem de hizmeti sunan bir yapı olarak yıllardır SSK'da çeşitli yanlış politikalar yüzünden bir takım olumsuzluklar oluştu. Bu olumsuzluklar, SSK'nın yeterince prim toplayamaması ve topladığı primleri gereken, planlanan alan yerine başka alanlarda kullanması yada kullanmak zorunda kalması. Daha doğrusu yanlış politik tercihler diyelim. Pek çok sorunu oldu. Bu sorunlu aşamada SSK'nın yükü de giderek arttı. Özellikle sağlık konusundaki yükü. Çalışma Bakanı'nın sık sık ifade ettiği gibi, 'Türkiye nüfusunun yarısına biz sağlık hizmeti götürüyoruz' diyor, sigortalı kişiler ve onların ailelerini içeren bir kullanış. Böyle olmak durumunda değildi belki. Çünkü sağlık, devletin kamusal olarak götürmesi gereken bir hizmet. Bu anlamda bugün SSK bir çok hastanesiyle, önemli bir sağlık hizmeti veriyor.

    - SSK için Hükümete;

    1- SSK birinci basamak sağlık hizmetlerinin satın alınma yöntemiyle taşeronlaştırılarak özelleştirilmesi uygulaması gündeme getirilmemeli.

    2- Dispansere giden tüm hastaların öncelikle pratisyen hekimlerce muayene ve tedavi edilmesi sağlanmalı. Dispanserlerdeki uzmanların ilk başvuran hastaları kabul etmemesi, onlarla önce pratisyen hekimlerin ilgilenmesi sağlanmalı.

    3- Dispanser hasta kayıtlarını basitleştiren, hızlandıran ve hasta takibini kolaylaştıran pratik HBYS (Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri) kısa sürede kurulmalı.

    4- Dispanser sevkiyle bölge hastanesine giden hastalara gerek muayene gerek laboratuar tetkiklerinde öncelik tanınması için düzenlemeler yapılmalı gibi önerileriniz oldu. Bu önerilerinize ayrıntılı olarak değinebilir misiniz?

 <   - Hizmet sunan büyük örgütlerde, örneğin Sağlık Bakanlığı'nda birinci basamak dediğimiz sağlık ocaklarına yeterince önem verilmiyor. Aynı şekilde SSK'da da hastane öncesi dispanserler ve işyeri hekimliği önem kazanmış değil. Hastanelerde korumaya değil, tedavi etmeye yönelik hizmetler veriyor.

    Hastalıkların ve işyeri kazalarının oluşmaması için önemli olan korumaya yönelik hizmetlerin verilmesidir. Ama SSK bu mekanizmayı yeterince kurmamış ve önemsememiştir. Yüzde 85'i diğer basamaklarda çözülebilecek pek çok hastalık hastanelerde giderilince, aşırı yüklenme oluyor. Bunun sonucunda da nasıl ki bir bilgisayar sistemi çöker, inanın neredeyse sağlık sektöründe de çökme sorunu yaşanıyor. Bugün SSK hastanelerindeki sağlık çalışanları büyük bir yük altındalar ve bu yük çeşitli şekillerde çözülmeye çalışılıyor. Bunun topluma yansıyan kısmı uzun hastane kuyrukları oluyor.

    Bu sorunlara geçici değil gerçek çözümler sunmak gerekir. Ne yapılıyor ? Deniyor ki, "Hastanelerde mesai sonrası hizmet verelim, böylece kuyrukları biraz azaltalım, ya da gece çalışmaları yapalım." Bunların hiçbiri çağdaş çözüm önerileri değil. Bu bağlamda SSK'ya ilk önerimiz, yükü hastane öncesinde çözebilecek mekanizmanın geliştirilmesi. ıletişim teknolojisi de dahil, sevk edilen hastaların geri dönüşleri, dosyalanmaları gibi birçok konuda iyi bir donanım gerekli.

    İkinci önerimiz, SSK hastanelerinin yükü azalmadığı için, sağlıkla ilgili oluşan olumsuzluklar var. Çok yoğun poliklinikler, bir hekime düşen hasta sayısının fazlalığı, hasta doyumsuzluğu, hekim mutsuzluğu, ikinci bir hizmeti alma zorunluluğunu doğuruyor. Bunların sonucunda sizin ucuza mal etmeye çalıştığınız hizmet daha pahalıya mal oluyor. Hasta bir de cebinden para koyarak, iyi muamele görmediğini düşündüğü için, hizmet almaya gidiyor; aynı sonucu duyacak olsa da. En fazla ilacın yazıldığı reçeteler en kalabalık hizmet veren hastanelerdir. Bunlar da altyapıları yeterli olmayan SSK hastaneleri. Dolayısıyla bu kalabalıklar aslında hizmeti çok pahalılaştırıyor. Tetkik gereksiniminin artıyor olması, SSK'yı sürekli dışardan hizmet alma eğilimine itiyor, ve dışardan aldığı bu hizmeti denetleme mekanizması yok. Bu yüzden yapılan tetkik gerekli mi nitelikli mi bilmiyoruz. Özel sektörden bir çok radyolojik muayene, laboratuar tetkikleri ve hatta paketler halinde ameliyatlar için hizmeti alan SSK, bir kısım kaynaklarını da prim ödeyenlerin haklarını korumak için, özel sektöre aktarmak durumunda kalıyor.

    Oysa hastanelerinin altyapı sorunu çözülse, belki aynı maliyetle dışarıya yolladıkları kalp ameliyatlarını hastanelerinde yaparlar. Böylece hem etkin bir hizmet vermiş olurlar hem de hastaları sefil olmaz.

SSK'nın personelle ilgili sorunları yalnızca kendisinden kaynaklanmıyor. Türkiye'nin sağlık insan gücü yetersizliğinden kaynaklanıyor. Örneğin hemşire sayısı yetersizdir, yetişme olarak nitelik eksikliği vardır. Çünkü bir dönem Sağlık Bakanlığı çok yoğun miktarda niteliksiz okul açmıştır. Maliye Bakanlığı'ndan da yeterli kadroyu alamayan SSK, sözleşmeli personel dahi çalıştırmakta güçlük çekmektedir. Yeni açtığı birimlere eski birimlerden rotasyonla personel göndermek durumunda kaldığından, orada zaten zor koşullarda çalışan personelinin motivasyonunu olumsuz etkilemekte. SSK'nın ciddi bir ekonomik sorunu var ve bu sorunu da sağlık alanındaki yatımlarını kısarak gidermeye çalışıyor. Toplanan primler yıllarca yanlış kullanılmış, bunun geriye dönük hesabı sorulmalı ve istenmelidir.

    Dünyanın her yerinde sosyal güvenlik kurumlarına devletin bütçeden katkısı vardır. Türkiye'de bu katkı çok az olmasına karşın çokmuş gibi sunulmaktadır, bu katkı talep edilmeli ve işverenlerin ödemediği primler düzenli toplanmalıdır. Bütün bu saydıklarımız gerçekleşirse, ekonomik anlamda daha iyi olacaktır SSK. O zaman zaten sınırlı olan sağlık alanındaki yatırımlarını, bütçesini sıkmak zorunda kalmadan yapabilecektir.

    Üçüncü olarak, hasta kayıtlarını basitleştiren, hızlandıran pratik otomasyon sistemleri kurulmalı. Hekimlik uygulamalarının en temel noktalarından bir tanesi, bilgilerin kayıt altına alınması.

    Bu yalnızca hasta için değil, ileriye dönük olarak kurumu değerlendirirken, kayıt sistematiği açısından da çok önemli. Hatta bir çok kurum bunu, maliyetini indirici bir sistem olarak görüyor, algılıyor. Biraz önce söylediğim basamaklı sistemi de unutmayarak, yalnızca hastanelerden başlayan bir sistem değil, işyeri hekimliği, işin yapıldığı yer, büyük fabrikaları düşünelim, oradan dispanserler, dispanserlerden hastanelere ulaşacak kadar geniş kapsamlı, ilerinin modeli olabilecek, bir sistem. Hastaların bütün kayıtlarının tutulduğu küçük bir kart sistemi gibi değil, herkesin kullanabileceği makul yatırım gerektiren, ama mutlaka yapılması gereken bir eylem programı olmalı.

"...yalnızca hasta için değil, ileriye dönük olarak kurumu değerlendirirken, kayıt sistematiği açısından da çok önemli..."

Burada bizim sorumluluğumuz;

1. hasta hakları,

2. hekim sorumluluğu ve hakları,

3. kurumların korunması ve kollanması açısından bu otomasyon sistemine geçilmesinin yararı olduğunu vurgulamaktır.

    - SSK, HBYS konusunda sizce nasıl çalışıyor?

    - Benim bakanlıkta görev yaptığım dönemden de (1994) biliyorum. Uzunca bir süre beklenmişti, en ideal sistem hangisi diye. O bekleme sürecinde haklı olarak kurumlar dayanamıyorlar, bir baskı hissediyorlar ve kendileri bir sisteme entegre oluyorlar. ıdeal olan, şeffaf bir şekilde, bilim adamları ve bu alanda çalışan otomasyon firmaları gibi herkesin yer aldığı bir karar verme ile ihalenin gerçekleşmesi. Yeterince şeffaf olunmadan, herkesi kapsayan bir şey çıkmadan ve kurumları tanımadan yapılmamalı. Çok önemli konular bunlar, özellikle de medikal alanın otomasyonu. Bazı üniversitelerde artık iyice gelişmeye başlayan, bilişimle ilgili bölümler var. Onlar çağırılır. Hiç kimseyi kollamayacak ihale dokümanları hazırlanabilir. Bunları yapmak çok zor değil, yeter ki bir kararlılık olsun. Çok ciddi bir yolsuzluk döneminden geçmiş/geçmekte olan bir Türkiye'de yaşadığımız için bu tedirginlik bir iş yapmamaya, işleri küçültmeye de dönüşebiliyor. Sadece hastaneler için değil bütün kurumlar için bunun çözümü; ihaleyi, karar verme aşamasını, ne denli şeffaf ve herkesin önünde yaparsanız o kadar az sorun çıkar, herkesin içine siner.

    - HBYS'nin SSK hastanelerindeki yığılmaları engelleyebileceğini düşünüyor musunuz?

    - Tek başına otomasyon yeterli değil ama sevk sistemi içinde çalışan bütün birimlerin işini çok kolaylaştıracak bir sistem. Hem yükü azaltır, hem de çalışma ortamını rahatlatır. SSK hastanelerinde çalışan/çalışacak otomasyon sistemlerinin hasta dosyası bile tutması, pek çok hekimin çok hoşlanacağı, çok rahatlayacağı bir durum. Hatta hastalara daha fazla zaman ayırmaya fırsatları bile olabilir. Çalışma ortamını iyileştirir, işi hızlandırır, pek çok kaçağı önler, kuruma ekonomik katkısı olur. Otomasyonların kurumlara çok büyük yararı var.

    - Bakan Okuyan, SSK ve BAĞKUR' da zamanında otomasyona geçilmemesinin nedenini, "bürokrasinin acizliği ya da tamamen duygusal nedenler" diye açıklamıştı. Bu konudaki düşünceleriniz?

    - Çağın gerisinde kalmamız söz konusu olamaz. Bakın geçen hafta ben Avrupa Tabip Birlikleri'nin toplantısındaydım. Orada eski Sovyetler Birliği sınırından çıkan Kırgızistan, Özbekistan gibi ülkelerin hepsi vardı. Internet bugün batı dünyasının yaşamına çok feci halde girmiş biçimde. Artık hastalar istediği her sayfaya giriyor hastalığı hakkında ve hekimler hakkında bilgi alıyor. Oldukça deneyim kazanıyor ve karşınıza geliyor. Bu tartışma yapılırken "henüz falan ülkenin sorunu değil Internet" denince Özbek meslektaşımız kalkıp "Bizde de Internet var, bizde de insanlar Internet'i kullanıyor" diyor. Bu nedenle, çağdaş gelişmelerden çok uzun süre mahrum kalınamaz. Bilemiyorum tabi, hangi mekanizma eksik. Ayrıca Sayın Yaşar Okuyan da 3 yıldır bakan ve 3 yıl da az bir süre değil. Daha önceki dönemi suçlayacak kadar kısa süreli bir bakan değil. Eğer yapılacak olanlar yapılsaydı 3 yıl içerisinde de olurdu. Sayın Okuyan geldiği günden beri bunu söylüyor ve hala bir adım atmadığını da biliyoruz.

"... Çalışma ortamını iyileştirir,işi hızlandırır,pek çok kaçağı önler,kuruma ekonomik katkısı olur. Otomasyonların kuruma çok büyük yararı var..."

Anladığım kadarıyla DPT karşı çıktı işin bir kısmına, aralarında bir gerginlik oldu; "tamamen duygusal dediği nedenler" diye bahsettiği bu olabilir. Bakan Okuyan iradesini kullanamayacak bir durumda değil, 57. Hükümetin en önemli bakanlarından biri. Bakanlar Kurulu'ndaki bakanların yakınmaya hakları yok, ama bizim var. Geriye dönük bakanları, bürokratları, 56. Hükümet, 57. Hükümet diye suçlamaya hakları yok. Çünkü yeterince zaman tanıdık biz. Çünkü 3 yıl, Sağlık Bakanı için de Çalışma Bakanı için de sorunların halledilebileceği kadar önemli bir süre. Buna kriz bahane olamaz. Çünkü kredi yaratanlar, bu hizmeti bekleyenler değil. Krize rağmen sağlık sektörüne mutlaka yatırım yapılması gerekir. Hiç!, hiç bahane değil. Çünkü krize rağmen pek çok alana kaynak kaydırıldı. Sağlık da bu alanlardan birisi olabilir.

    - Sağlık Bakanlığının, kendi bünyesi içinde program yazılımı üzerine çalışmaları var mı ?

    - Bugün gelinen noktada elde edilmiş bir şey yok. Diyelim ki, bakanlığın 700 hastanesinden 10 tanesi birbirine bağlı ya da servisleri birbirine bağladık. Ya da ocaklarla hastaneleri birbirine bağladık, sevkleri izliyoruz, en azından iki, üç ilde. Hiç böyle bir şey yok. Profesyonellik gereken bir alanda ne yazık ki, biraz el yordamıyla gidiliyor. Daha çok uzmanlık kullanılmalı tabi ki ve gerçek uzmanlar kullanılmalı. Daha ucuz fiyatı veren bir kurumla anlaşıyor. Ama sonuçta bakıyorsunuz o kurumun bu alanda hiçbir deneyimi, geçmişi yok. Daha pahalıya geliyor.

Yazı ve Fotoğraflar:Tan ÖNDER