Sağlık ve Bilişimde Objektif Haber

  English

          SSK Hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na Devri

 

          2005 yılının en önemli görüşmelerinden olan SSK Hastaneleri’nin Sağlık Bakanlığı'na devri’ne ilişkin kanun tasarısı TBMM  Genel Kurulu’nda görüşülerek yasalaştı. Yasanın gündeme geldiği andan itibaren iddialar ve tartışmalar hiç eksik olmadı. Çözüm Haber Dergisi olarak bu iddiaları aydınlatmak üzere TBMM Trabzon Milletvekili, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyon Başkanı Prof.Dr.Cevdet Erdöl ile söyleştik.

            

-Komisyonunuzun gündemdeki çalışmaları nelerdir?

-Komisyonumuzun önüne sağlık, aile, çalışma hayatı, sosyal işler vb konularda kanunlar geliyor. Tarım, milli savunma vb. ilgili ortaya çıkan sağlığı ilgilendiren konuları da, bazen tali, bazen de esas komisyon olarak görüşüyoruz.

Ancak komisyon sadece  kanunları görüşmek ile kalmıyor. Gündemde olan sağlık olayları ile ilgili görüşmeler yaparken, kimi  zamanda sağlık, aile, çalışma hayatı vb ko-nularda gündem belirliyoruz. Konularla ilgili tarafları komisyonumuza davet ediyoruz. Tüm yönleri ile fikir alışverişinde bulunuyoruz. Ondan sonra görüşmelerimizi ya da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Mesela geçen hafta Verem Savaş Dernekleri Federasyonu'nu çağırdık ve onlardan briefing aldık. Önümüzdeki günlerde yoksulluk, sokak çocukları, madde bağımlıları, kuduz, AIDS, organ bağışı, özürlüler ve yaşlılar vb konular ile ilgili çalışma yapmayı düşünüyoruz.

 

Komisyon olarak Aile Hekimliği Sistemi'n yeni çıkardık. Biiliyorsunuz sayın Cumhurbaşkanımız imzaladı, resmi gazetede yayınarak yürürlüğe girdi pilot bölge olarak Düzce'de uygulanmaya başlandı.

 

En önemli gündemimizde olan kanun ise, daha çok SSK Hastaneleri'nin devri olarak bilinen bazı sağlık kuruluşlarının Sağlık Bakanlığı'na devriydi, bu da yasalaştı biliyorsunuz.

 

Diğer bir önemli gündem maddemiz de, Çalışma Bakanlığı’mız tarafından hazırlanan ve henüz elimize geçmemiş olan Genel Sağlık Sigortası'dır.

 

-SSK Hastaneleri’nin Sağlık Bakanlığı'na devri nasıl bir gereksinimden doğdu?

-Sağlığı çok başlılıktan kurtarmak, tek çatı altında toplamak ve bu koordinasyonun başına da Sağlık Bakanlığı'nı getirmek gerektiğini düşündük. Ancak bazı sağlık kuruluşlarının devri, sağlığı iyileştirme çalışmalarımızın sadece bir ayağıdır. Sistemimiz bir bütündür. Ben sistemimizi sac ayağına benzetiyorum; birincisi Aile Hekimliği, İkincisi Genel Sağlık Sigortası, üçüncüsü de hastanelerin birleştirilmesi. Bunları birbirinden ayrı düşünemeyiz. Eğer ayrı düşünecek olursak eksik düşünmüş oluruz. Yani sadece bazı sağlık kuruluşlarını Sağlık Bakanlığı'na bağlayarak veya sadece Aile Hekimliği Sistemi'ni uygulayarak veya sadece Genel Sağlık Sigortası'nı hayata geçirerek başarılı olamayız. Hepsini birden yapmamız ve hepsinde de başarılı olmamız gereklidir.

 

          Sonra dikkat edersek, sadece SSK Hastaneleri Sağlık Bakanlığı'na devredilmiyor; devredilecek kuruluşlar arasında  PTT Hastanesi, İçişleri Bakanlığı'na bağlı Polis Hastanesi, Milli Eğitim Bakanlığı'nın dispanserleri, Demiryolları Hastanesi, TEDAŞ'ın sağlık teşkilleri  de var.

          Şimdi sormak gereklidir, PTT'nin asıl görevi hastanecilik mi? Elbette hayır. Biz diyoruz ki, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, PTT kendi işini yapsın, hastaneleri de Sağlık Bakanlığı yönetsin. Biz TBMM Sağlık Komisyonu'na bir önerge vererek TBMM Sağlık Teşkili'nin de devrini istedik. Bakınız biz popülist davranmıyoruz, sağlığı bir çatı altında birleştirmek istiyoruz.

 

          Hastanelerin birleştirilmesinden sonra Sigortacılık Sistemi'nin de birleştirilmesini amaçlıyoruz. Bağ-Kur, Emekli Sandığı, SSK, Yeşil Kart gibi farklı farklı sos-yal güvenlik kurumları olmayacak. Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile bunlar tek çatı altında toplanacak. Böylece Sosyal Sigortalar Kurumu si-gortacılık, Sağlık Bakanlığı da hastanecilik işlemlerinin başında olacak.

 

          -Aile Hekimliği Sistemi, Genel Sağlık Sigortası ve SSK Hastaneleri’nin Sağlık Bakanlığı’na devri ile birlikte Birinci Basamak Tedavi Hizmetleri’nin aktivasyonu da ön görülüyor değil mi?

         

          -Evet. Burada da bazı tespitlerimiz var. Bu tespitlerimiz doğrultusunda Birinci Basamak Tedavi Hizmetleri de diğer uygulamalar ile birlikte çok önemli bir yere sahip olduğu görülüyor. Mesela Ankara Hastanesi'nin verilerini incelersek göreceğiz ki, başvuru yapan hastaların yüzde seksen, doksanı hastanın birinci basamak dediğimiz şu andaki Sağlık Ocakları Sistemi'nde pratisyen hekimlerimizce rahatlıkla tedavi edilebilecek hastalardır. Yani hastaneye hiç gelmemesi gereken hastalardır. Reçete yazdırmak için bile hastaneye gelen hastalar var. Ondan sonra hastanelerde uzun kuyruklar meydana geliyor.

 

          Bizim düşüncemiz, hastaları birinci basamakta tutup, mutlaka lüzum edenleri ikinci  basamağa, yine lüzum edenleri Eğitim ve Araştırma Hastaneleri'ne sevk etmek. Yani sevk zincirini kurmak. Sevk zincirini kurduktan sonra hastanelerimizde hasta yoğunluğu diye bir şey kalmayacak.

 

-Bazı Sağlık kuruluşlarının Sağlık Bakanlığı'na devrinden sonra tedavi hizmetleri bedellerinin artacağı yönündeki iddiaların gerçeklik payı var mıdır?

 

          -Ucuz hizmet vermek bir başarı değildir. Ucuz bir şey alabilirsiniz ama bu ucuzluğun bir bedeli vardır kalitesizlik. Bugün sağlık ocaklarındaki bir hastanın Sağlık Bakanlığı’na ortalama maliyeti altı YTL dir. Bu miktara çok kaliteli hizmet alabilir misiniz?

 

          Cevabınız “Evet” ise hastaneleri kapatalım herkesi sağlık ocaklarına gönderelim. Maksat bu değil hem ucuz hem kaliteli hizmet almak zorundayız. Dünya hangi şartlarda bu sistemi başarmışsa o sistemleri Türkiye'ye uyarlamak gerekiyor. Amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek yok, Amerika çoktan keşfedildi.

 

          -İddia edildiği gibi, yıllardır işçilerin ve işverenlerin katkıları ile oluşturulan kurumları ellerinden almayı mı amaçlıyorsunuz? Bu temelde “Gasp” tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

         

          -“Gasp” kelimesi çok yakı-şıksız bir kelime. Hem de böyle TBMM’de bir kanun çıkarken, kanun yasama organı görevini yaparken, kanun çerçevesinde oluşacak bir eylemi gasp olarak nitelemek çok  talihsiz ve yakışıksız bir kelimedir, umarım bunu düzeltirler.

 

          Hastanelerin devrine gelince, Sigorta hastaneleri, dispanserleri vs. bunlar sadece işçilerin mi? Eğer sadece işçilerin ise bu işçilerin aklına şaşmak lazım ki bu eziyeti çekiyorlar. Niye düzeltmiyorlar hastanelerini? Bu kurumlar sadece işçilerin değil işverenlerin de, devletin de katkı payı var.

 

          Devlet diyor ki, bu kurumlar rantable çalışmıyor, bunları rantable hale getirebilmek için biz bunları satın alalım. Hastaneye bir tomografi cihazı alınırken nasıl fiyat belirleniyorsa aynı şekilde hastanenin de fiyatını da öyle belirleyelim, hazine parasını belirli süre içinde (on yılı aşmamak üzere) ödesin ve malı alalım.

 

          Bunda amaç nedir? Amaç, hastalarımıza daha iyi bir sağlık hizmeti sunmak,  hastalıklardan daha iyi koruyabilmektir. Bir yatakta iki üç kişinin yattığı hasta sistemini biz istemiyoruz.  Bunu yapabilmek için de siyasi kararlılık gerekiyor. Biz hükümet olarak bu kararlılık içerisin-deyiz. Asla ve asla işçinin ve işverenin parası ile alınmış bir müeseseyi birilerine peşkeş çekme niyetinde değiliz.

 

          -Biliyorsunuz, iddialardan birisi de, merkezdeki maddi değeri yüksek olan hastane arsalarının bazı iş adamlarına verileceği ve şehir dışında ucuza mal edilen hastane binalarından rant elde edileceğidir. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

 

          -Söz konusu edilen uygulama Sağlık Bakanımızın daha önceden ilan ettiği bir projedir. Sağlık Bakanlığı’nın kendi taahüdüdür. Sağlık Bakanlığı bu projeyi ilan ederken kendi hastanelerinden bahsetmektedir. Maalesef bu konular birbirine karıştırılıyor.

 

          Üstelik bunda ne kötülük var. İş adamlarına yapılan teklif, şehir merkezindeki  eski  hastane  binalarının yerine şehir dışındaki bir yerde yeni hastane binası yapılmasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın elinde kullanılamayacak durumda okullar vardı. Onları aynı yöntemle verip, yerine yeni okullar yaptırdılar.  Açıklıkla ifade ediyorum eğer Trabzon’da hastane yapmak isteyen bir iş adamı varsa Trabzon Numune Hastanesi’nin yerini kendilerinde veriyorum. Bize Trabzon’da istediğimiz yerde bir hastane yapsınlar. Hatta binayı da saymayalım, yerin bedeline mukabil bina yapsınlar.

 

          -Dünyadaki uygulamaları örnek almaktan söz ettiniz, Türkiye'nin Sağlık Sistemi'ni iyileştirme çalışmalarınız çerçevesinde Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri'nin yeri nedir?

 

          -Ülkemizde veri sistemimiz, kayıt sistemimiz yok mallesef. Mesela bu haftanın Verem Savaş Haftası olması münasebeti ile Tüberküloz ile ilgili bilgileri araştırırken hiçbir veriye ulaşamadım. Maalesef Tüberküloz ile ilgili  elimizde kesin rakamlar yok. Bunu misal verdiğim için söyledim hiçbir hastalıkla ilgili veri yok aslında.

 

          Başka bir misal, Rusya'daki Çernobil faciasından sonra Karade-nizde “kanser vaakaları arttı” düşüncesi var. Saptama doğru ama bu gözleme dayalı bir bilgi bu konuda da herhangi bir istatistiki bilgi yok elimizde.

 

          Önce kayıt sistemimizi belli bir çizgiye oturtmamız lazımdır. Otomasyon Sistemi’nin sağlıklı olabilmesi için, sağlıklı bir veri sistemini oluşturmamız  lazımdır.

         

Aslında bu konuda kanun temelinde bazı emirler de var; Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda  T.C. Kimlik Kartı Numarasına göre veri tabanı oluşturacak şekilde Bilgi Sistemi oluşturun yazılıdır.

 

          Tıpkı otomobillerin plakası gibi herkesin bir numarası olacak ve tüm işlemler bu numara üzerinden takip edilecektir. MERNİS Projesi kapsamında yürütülen bu çalışma sayesinde nerede muayene olursanız sağlık envanteriniz çıkacaktır. Yine bu sistem sayesinde veri birliği oluşacak duplikasyonlar önlenecektir. Bu konuda yine Ankara Hastanesi’nin kayıtlarına bakacak olursak; hastaneye başvuran hastalardan sağlık sosyal güvencesi olan hastaların oranı yüzde yüz dört tür. Bu misal, kayıt sisteminin ve otomasyonun önemini açıkca ortaya koyuyor. 

         

 

 

(16.02.2005)