Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ "Sağlıkta Dönüşüm Programı"
“Sağlıkta Dönüşüm Programı” çerçevesinde, Sağlık Bakanlığı’nın 2003-2004 yılı çalışma takvimi
içerisinde sonuçlanan projeleri ve 2005 yılı içerisinde sonuçlandırmayı
planladığı projeler ve hedefleri hakkında bilgi almak amacı ile Sağlık Bakanı
Prof. Dr. Recep Akdağ ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
-“Sağlıkta Dönüşüm
Programı”nın nasıl bir gereksinmeden doğduğu hakkında kısaca bilgi verir
misiniz?
-“Sağlıkta Dönüşüm Programı” insan merkezli ve bireysel özgürlüğü ön plana çıkaran çağdaş bir uygulamadır. Genel olarak, sağlık hizmeti üretiminde rekabet ortamı yaratılması ve bunun sonucunda verilen hizmetin kalitesinin arttırılmasını amaçlanmaktadır.
Bu amaç doğrultusunda, Sağlık Sistemimizi bir bütün olarak yeni bir anlayışla organize etme gayreti içindeyiz. “Sağlıkta Dönüşüm Programı” derken bir süreçten bahsediyoruz. Bu sürecin önemli aşamalarını kat ettik ve 2005'yılında birçok projemizi de yerli yerine oturtmuş olacağız.
Biz beş yıllık iktidarlık dönemimizde bu süreci en verimli bir şekilde geliştirmeye çalışıyoruz. 2003 ve 2004' de bir taraftan bir zihniyet değişimini esas alırken, bir yandan daacil yapılması gereken bir takım uygulamaları geliştirdik, bir çok projeyi hayata geçirdik.
Ülkemizin
sağlık alanında gerçek ve ciddi bir dönüşüme ihtiyacı var. Dünyanın birçok
ülkesinde sağlık sistemlerinin daha çağdaş ve verimli hale gelmesi, “Herkese
Sağlık” prensibi çerçevesinde tüm vatandaşlara sağlık hizmetlerinin eşit ve
adil bir şekilde ulaştırılması için gayretler var. Bu gayretler gelişmiş Batı
Avrupa, ve Kuzey Avrupa ülkelerinde hatta ABD'de de var. Yani
ekonomik ve sağlık
sistemlerinin göreceli olarak iyi
olması, sağlığa ayrılan payın kişi başına üç bin-dört bin dolarlara ulaşmış
olması bile bu gerçeği değiştirmiyor. Biz bu anlamda birçok ülkelerde
incelemelerde bulunduk gördük ki, hakikaten her ülke bu şekilde bir dönüşüm
çabası içinde. -Sağlık
Bakanlığı'nın hizmet kapasitesinin arttırılması yönünde yaptığı çalışmalardan söz eder
misiniz? -“Sağlıkta Dönüşüm Programı” çerçevesinde ve hizmet kalitesinin arttırılmasına yönelik olarak fiziksel kapasite arttırma çalışmalarımızın başlıcaları arasında, hekimlerin hastalar ile buluşmasını sağla-yan ofislerin, muayene odalarının sayılarının arttırılması vardı. Bakanlık olarak bunu çok önemsedik. Ülkemizde zaten az olan hekim sayısının hastalarla buluşma noktaları maalesef çok yetersizdi. Mesela sağlık ocaklarındaki, hastaların muayene edilebileceği, hastalara bir takım bilgiler verilebileceği veya bireylere sağlık eğitimi verilebileceği, doğrudan hekimlerin ofis olarak kul-lanabileceği oda sayısı altı bin civarındaydı. Oysa bu basamakta çalışan hekim sayısı bunun birkaç misli idi. Hastanelerimizde de durum farklı değildi; Sağlık Bakanlığı'mıza bağlı hastanelerde poliklinik oda sayısı beş bin adetti. Yaptığımız çalışmalar sonucunda sağlık ocaklarındaki altı bin olan oda sayısını on iki bine, beş bin olan hastanelerdeki oda sayısını da on bine çıkardık. Tabi bazı hastanelerimizin alt yapıları çok yeterli olmadığı için bu sayıları daha da arttıramadık. En kısa zamanda alt yapı ekeksikliklerini gidererek fiziksel kapasite arttırma çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
2004 yılında İstanbul'da birçok büyük hastanemize ek binalar başlattık Haseki Hastanesi’ne, Bakırköy Devlet Hastanesi’ne, Şişli Etval Hastanesi’ne, Kartal Devlet Hastanesi'ne, Haydarpaşa Hastanesi’ne. Bu yıl içerisinde bunların poliklinik binaları bitecek ve kapasite biraz daha genişlemiş olacak. Bütün hastanelerimiz ve sağlık ocakları için bunun gayreti içindeyiz. Çünkü biz inanıyoruz ki bir hekim günlük mesaisini sabah işe başladığı saatten akşam bitiş saatine kadar sürekli olarak kişilerle temas edecek şekilde yürütmelidir. Bir kurumda iki hekim kişilerle münasebet halinde iken, beş hekim bu imkanı bulamıyorsa müthişbir kalabalık ortaya çıkıyor. Üç yüz kişinin müracaat ettiği bir sağlık ocağında veya bir hastane polikliniğinde eğer siz, üç tane hekim çalıştırıyorsanız hekim başına yüz kişi düşmüş oluyor. Oysa bunu on hekime çıkardığımızda hekimi başına otuz kişi düşüyor. Böylelikle hekimler hastalarına daha fazla zaman ayırarak ilgilenebilecekler.
Yine 2005'yılında hizmet kapasitesinin arttırılmasına yönelik
çalışmalarımıza “Hekim Seçme Özgürlüğü” dediğimiz bir uygulamayı da
katarak devam edeceğiz.
-Avrupa'da
da “Hekim Seçme Uygulaması”nın benzer örnekleri var
mıdır? -Birçok ülkede benzer ülkelerde örnekleri var. Bu örneğin uygulanmadığı Avrupa ülkelerinde de sistem tıkanıyor. Örneğin Aile Hekimliği seviyesinde hekim seçme hakkının olduğu, ama hastanelerde bu hakkın olmadığı ülkeler var. Aile Hekimliği seviyesinde işler gayet güzel bir şekilde yürürken hastanelerde tıkanıklıklar oluşuyor. Yığılmalardan kaynaklanan bekleme listeleri oluşuyor. Bunu biz bazı ülkelerde hekimlerle görüşerek kendilerine sorduk. Hastanelerinizde bekleme listeleri var daha fazla çalışın dedik. Daha fazla çalışarak daha fazla kazanamıyoruz dediler. Tabi ki hekimin motivasyonunu, verimliliğini arttıracak en önemli unsurlardan biri bize göre daha çok çalıştıkça, ürettikçe daha çok tercih edildikçe daha çok kazanmasının önünü açmaktır.
-“Katkı
Payı Uygulaması”nın çıkış nedeni sözünü ettiğiniz bu olumsuzluklar mıdır?
-Evet,“Performansa Dayalı Katkı Payı Ödemeleri” ne yönelik çalışmalarımızı başlatan bu temel nedendir. Bu yöndeki çalışmalarımız, Türkiye'de kamuda yaygın bir biçimde uygulanan ilk örnek olup, hastanelerin özerkleştirilmesi konusunda da atılmış ilk adımdır. Hastanelerde uygulanan Döner Sermaye Sistemi'den yaptığımız değişiklikle artık “iş yapan hekime hak ettiği kadar döner sermaye geliri” sağladık. Böylece sağlık çalışanlarımız çalıştıkları kurumları sahiplendiler, kurumları kendi müeseseleri olarak gördüler ve kazançlarının önemli bir bölümünü artık bu performansları ile elde ediyorlar. Böylece ameliyathanelerimiz daha uzun süreli çalıştırıp, daha fazla sayıda poliklinikler oluşturabiliyor, daha fazla sayıda işlem yapabiliyoruz. Hizmet böylelikle vatandaşa daha kolay verilmiş oluyor.
Verdiğimiz “Döner Sermaye Katkı Payı”nı hekimin maaşına değil, baktığı
hastaya endeksledik. Böylelikle ne kadar çok hastaya bakarsa o kadar çok
katkı payına sahip oluyor, “Hekim Seçme Uygulaması” ile hastaya ne kadar iyi
bakarsa o kadar çok tercih ediliyor.
-“Gönüllü Hizmet Uygulaması”nın katkıları neler oldu? 2003 ve
2004 yılı içinde yaptığınız çalışmalarla “Mecburi Hizmet”i tamamen uygulamadan
kaldırdınız mı? Mecburi hizmetini yapmayan hekimlerin mesleklerini yapmalarına kamuda ve özel sektörde izin verilmiyordu. 2004 yılı itibarı ile hekimlerimiz açısından büyük sıkıntı kaynağı olan “Mecburi Hizmet” uygulamasına son vererek bu çağ dışı uygulamayı ülkemizden kaldırmış olduk. “Gönüllü Sözleşmeli İsdihdam” Modelini uygulamaya koyarak, hekimleri gönüllü olarak kendi seçtikleri bölgelerde, yüksek gelirle çalışma imkanına kavuşturduk. Aynı zamanda mahrumiyet bölgelerindeki sağlık personeli eksikliğini de gidermiş olduk.
-“Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri’nde Kalite Seferberliği” çerçevesinde sunulan eğitim prog-ramları dışında, uygulamayı düşündüğünüz Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri’ne yönelik başka projeleriniz var mıdır? Birinci basamak seviyesinde 2005 yılında Gezici Sağlık Hizmetlerimizi güçlendiriyoruz. Bunu yalnızca bize ait araçlar, bize ait personelle değil, kiralayacağımız araçlar şoförler vasıtası ile de yaygınlaştıracağız. Maksadımız özellikle kırsaldaki vatandaşlarımıza belirli periyotta sürekli uğrayarak ihtiyacı olanları belirli bir kayıt sistemi içerisinde takip edebilmektir. Hamileleri, bebekleri, büyüme çağındaki çocukları, yatalak ya da yaşlı bazı hastaları belirli periyotlarla mutlaka evlerinde ziyaret ederek birinci basamak hizmetlerimizi bu şekilde devam ettireceğiz.
-“Aile Hekimliği Sistemi” hakkında bilgi verir
misiniz?
Aile Hekimliği Sistemi’ ne yakında başlıyoruz; şu anda
yönetmelikleri hazırlanıyor ocak ayı itibarı ile çalışmalarımıza başlamış
olacağız. 2005 yılının sonlarına doğru da beş pilot İl de daha çalışmalar
yapmayı düşünüyoruz.
Biliyorsunuz “Aile Hekimliği Sistemi” kamu sektöründe veya özel sektörde çalışan pratisyen hekimlerden oluşuyor. Bu sisteme göre vatandaşlar istedikleri herhangi bir hekimi aile hekimi olarak seçebiliyorlar. Seçtikleri aile hekimi hastaların tedavilerini gerçekleştirmekte, ancak gerekli durumlarda hastayı hastaneye sevk etmektedir. Hastaların her tedavi için hastaneye gelmek zorunda olmaması nedeni ile hastane önlerindeki yığılma da önlenmektedir.
Bu sistem sayesinde hastalarımız düzenli bir dosya ile kayıt altına alınmış olduğundan, hekimin hastasını daha iyi tanıması mümkün olabilmektedir.
-“SSK hastaneleri'nin Sağlık Bakanlığı'na devrine ilişkin çalışmaların
sağlık sistemine katkıları neler olacaktır? SSK hastaneleri başta olmak Bakanlığı’na devrini öngören tasarı TBMM Genel Kurulu’nda yasalaştı. üzere kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık birimleri’nin Sağlık Bakanlığı’na devrini (Cumhurbaşkanlığı, Yüksek Mahkemeler, Sayıştay, TSK, MİT, Üniversiteler, Mahalli İdareler, Mazbut Vakıfara ait sağlık birimleri dışında) öngören tasarı TBMM Genel Kurulu’nda yasalaştı biliyorsunuz.
Ülkemiz için bir devrim niteliği taşıyan bu çok önemli uygulama, sağlık konusunda çok büyük bir iyileştirme sağlayacaktır. SSK'ya bağlı hastalarımızın da sağlık kaynaklarından adil ve eşit bir biçimde yararlanmalarına yol açacaktır. Sağlık Sistemi'miz tek bir çatı altında toplanacak daha koordineli çalışacaktır.
-“Genel Sağlık Sigortası” ile ilgili bilgi verir
misiniz?
-“Genel Sağlık Sigortası” kapsamında, SSK, Bağ-Kur, Emekli
Sandığı, Kamu Çalışanları ve Yeşil Kartlılar olmak üzere farklı sunulan Kamu
Sağlık Sigortacılığı birleştirilecektir.
“Genel Sağlık Sigortası” ile ilgili olarak çalışmalar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın de-netiminde devam ediyor. Sağlık Sigortası’na ilişkin kanun da bu yıl içerisinde TBMM’ne gelecek ve inşallah yasalaşacaktır.
-Yeni İlaç Kararnamesi” ve
değişiklikler ile ilgili bilgi verir misiniz? -İlaç ile ilgili olarak Uluslararası normları yakalayacak, siyasal kaygı ve yaptırımlardan bağımsız, özerk “Ulusal İlaç Kurumu” veya “Ulusal Tıbbi Ürün Kurumu” ismi ile bir kurum oluşturuyoruz. Bununla ilgili yasanın taslağını hemen hemen bitirdik. Bu kurumun koordinasyonunda ilaçların ruhsatlandırılması ile ilgili süreç daha etkili, daha şeffaf ve daha süratli olarak sağlanacaktır.
Türkiye'de üretilen ilaçların dış pazarlara açılması, Türk İlaç Sanayi’nin yurt dışında yatırım yapması da önemli hedeflerimiz arasındadır. Bu konuda ilaçta Fikri Mülkiyet haklarının korunmasını ulusal çıkarlarımız, uluslararası hukuk ve taahütlerimiz çerçevesinde ele almak temel ilkemizdir.
-Dünya Sağlık Asamblesi 57. oturumunda yaptığınız konuşmanın ışığında,
bulaşıcı hastalıkların kontrolüne ilişkin uygulamayı düşündü-ğünüz programlar
nelerdir? -Hedefimiz, halk sağlığını geliştirme programları uygulayarak temel bulaşıcı hastalıkların kontrolünü sağlamak ve ortadan kaldırmaktır. Bunu gerçekleştirebilmek için Hıfzıssıhha’yı yeniden şekillendireceğiz.
Özellikle bulaşıcı hastalıklarla ilgili olarak bulaşıcı hastalıkların takibini ve epidemiyolojisini bütün Yurt sathında bölgesel bir yaklaşımla ele alacak bir sistem geliştiriyoruz. Herhangi bir toplumsal enfeksiyon hastalığı probleminde meseleye doğrudan mudahale edebilecek, olayı doğrudan yönetebilecek yeniden bir yapılanma oluşturuyoruz. Teşkilat Yasamızı Sağlık Bakanlığı'nın daha çok planlayıcı,stratejileri koruyucu vedenetleyici bir fonksiyon üsleneceği biçimde hazırlamış durumdayız.
-“Türkiye'de aşı üretiminin ve Kan Bankası Sistemi'nin yürütülüyor
olması ulusal ekonominin dışa akmasını da engelleyecektir. Türkiye'deki aşı
üretimi ve Kan Bankası Sistemi'ne yönelik çalışmalar hakkında bilgi verir
misiniz? -Türkiye’de aşı üretilsin istiyoruz. Bunu özellikle pazarlama ile alakalı belirli haklar vererek, şu anda özel sektörün yapmasını arzu ediyoruz. Özel sektörü de bu anlamda teşvik ediyoruz. Yine kan bankacılığı ile ilgili olarak 2005 yılında “Kan Bankası Çerçevesi”ni belirleyerek kan meselesini de çözmüş olacağız.
Artık vatandaşın kapı kapı dolaşarak kan aramasına gerek kalmayacak. Ülkemizde endüstride kullanılabilir plazma elde edilmesi de mümkün olursa bir şekilde değerlendirilmesi de mümkün olur. Bakanlığımızca hazırlanan yeni mevzuata göre Kızılay'ın yanı sıra Üniversite ve SSK eğitim Hastaneleri de kan bankacılığı yapabilecek. “Güvenli kan” konusundaki tüm tereddütleri ortadan kaldıracağız.
-“Sağlıkta Dönüşüm Programı” temelinde yer alan çalışmalardan “Türkiye
Sağlık Envanteri” neleri
hedeflemişti?
-“Türkiye Sağlık Envanteri” çalışması, bakanlığımızın koordinasyonunda yürütülen Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın önemli adımlarındandır. Ve Cumhuriyetimizin sağlık alanında yaptığı ilk ve tek envanter çalışmasıdır.
Ülkemizin sağlık potansiyelini tespit etmek, kaynaklarının verimli ve
etkili bir şekilde kullanımını temin etmek ve optimal bir şekilde hizmete
katılımını sağlamak amacı ile başlattığımız çalışmayı dört ay gibi kısa bir süre
içerisinde tamamlamış bulunuyoruz.
-Hastanelerde sıklıkla karşılaşmaya başladığımız “Hasta Hakları Birimi”
neleri amaçlamaktadır?
-Hasta Hakları uygulaması için “Hasta Hakları Şube Müdürlüğü” ile
hastanelerde “Hasta Hakları Birimi” ve “Hasta Hakları Kurulları”
oluşturuldu.
Hastaların haklarının ihlal edilmediği, her aşamada bilgilendirildiği ve onayının alındığı, mahremiyete uyulduğu, hiçbir ayrım yapılmadan her türlü tedaviyi aldığı, hekimini, kurumunu seçebildiği, bir sağlık hizmeti hedeflenmektedir.
-Hastane Bilgi Yönetim Sistemlerini nasıl
değerlendiriyorsunuz? -Otomasyon sistemlerinin kodlanmış bilgileri bir sistem içerisinde belli ölçüde işleyerek bir mer- merkeze aktarılabilen bir yapıda olması gereklidir. Bunun yapılabilmesi için kayıtların Uluslararası Kodlama Sistemleri kullanılarak yapılması lazımdır. Önemli olan bilginin kodlanmış ifadesidir. Gerçek bir otomasyondan anladığımız ileride merkezi bir veri tabanı kullanacağınız zaman veriden kolaylıkla yararlanılabilecek yapıda olmasıdır. Aksi taktirde bir yazılı metnin belli formatlarda saklanmasını gerçek otomasyon gibi kabul etmemek lazımdır.
ICD 10 veya onunla birlikte kullanılacak sistemler ile yaptığımız çalışmalar “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın çok önemli bir ayağını oluşturuyor. Hastalıkların daha kolay tanımlanmasında ve tedaviye yönelik araştırmalarda başarı elde edilmesi açısından önem taşıyan bu kodlama sisteminde, hastaya yapılan işlemler sayılar ve kodlarla belirleniyor. Belirli alanlara ayrılan hastalıklar ve bunlar için yapılması gereken işlemler uluslararası standartlara uygun kodlama sistemi ile belirleniyor. Bu bakımdan otomasyonun işleyişine kolaylık sağlanırken bir standart da kazandırmış oluyor.
Otomasyon çok kolay bir iş değildir. Türkiye'deki tüm hastanelerin otomasyonunu bir tek firmanın yazılımına ve desteğine bağlamanız fiziken mümkün değildir. Bu nedenle özel sektördeki yazılımcılar, kodlama sistemlerine göre yazılımlarını geliştirmeli, yazılımları değişikliklere uyum sağlayabilecek esneklikte olmalıdır.
2005 hastanelerimizde “Hekim Seçme Hakkı” nın büyük ölçüde gerçekleşip,
yaygınlaşacağı, “Hasta Hakları Birimleri”nin yaygınlaşacağı, hastanelerimizin
yönetimsel açıdan da Tek Düzen Muhasebe Sistemi'ne geçeceği, otomasyon ve
kayıt sistemlerinin güçlendirileceği bir yıl
olacaktır.
Teşekkür ederim. |