Sağlıkta Dönüşüm Mimarı
23 Nisan 1920'de Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından, tüm sağlık
hizmetlerinin devlet hizmeti olarak ele alınması kararı alındı ve Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlığı kuruldu. 1923 yılı itibarıyla ülkemizde bir 950
yataklı devlet hastanesi, 653 yataklı ve 1450 yataklı 45 özel idare hastanesi
vardı. 1924 yılında çeşitli illerde örnek hastaneler yapıldı. O yıllardan
günümüze kadar uzanan Sağlık Bakanlığı görevini kalitesini artırarak sürdürmeye
devam ediyor.
Günümüz Sağlık Bakanlığı, 10 yıldır kaliteli bir şekilde sağlık
alanında devrim yaratacak nitelikte faydalı yenilikler ile halkımıza daha iyi
bir hizmet sağlamayı başarılı bir şekilde sürdürüyor. Bu istikrarın ve başarının
başındaki bakan olan T.C. Sağlık Bakanımız Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ
ile Türkiye'de sağlık alanının içinde bulunduğu durum, ulaştığı başarılar ve
gelecek planları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Akdağ, İlk ve orta
öğrenimini Erzurum'da, lise öğrenimini Ankara Atatürk Lisesi'nde tamamladı.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdi. 22, 23 ve 24. Dönem
Erzurum Milletvekili oldu. Bir yıl süreyle Londra'da kan hastalıkları üzerine
çalıştı. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi'nde Başhekim
Yardımcılığı, Satınalma Komisyonu Başkanlığı ve Tıp Dergisi Editör Yardımcılığı
görevlerini yürüttü. 58, 59, 60 ve 61. hükûmetlerde Sağlık Bakanlığı yaptı.
İngilizce bilen Akdağ, evli ve 6 çocuk babasıdır. 18 Kasım 2002'den beri Sağlık
Bakanı olarak görev yapmaktadır. Bu göreve 4 kez üst üste atanan ilk bakandır.
Sık sık dünyanın da Türkiye'deki sağlık dönüşüm programını takip ettiğini
söylüyorsunuz. İzlenimleriniz nelerdir,
anlatabilir misiniz? İlk büyük rapor 2008'de OECD tarafından yayınlandı. O zaman OECD şunu söylemişti; bu raporu hazırlayan uzmanlar Türkiye'de sağlıkta dönüşüm olarak devasa bir reform gerçekleştirdi. Performans sistemi ve diğer getirdiği yeniliklerle vatandaşın çok yönlü sağlık hizmetine ulaşmasını sağladı. Dünyanın, Türkiye modelinden ve örneğinden alacağı çok şey olabilir. Bu dönem krizin kapıda olduğu zamandı. O zaman şunu da söyledi, bunlar çok iyi, ancak Türkiye büyümesine devam edip bunun sürdürülebilirliğini ne kadar sağlayacak, dikkatli olmalı. Şimdi Allah'a şükür bakın 2012 yılındayız. Dünya büyük bir global kriz yaşadı. Tabi ki biz de ondan etkilendik. Aynı denizin içindeyiz, hepimizin gemisi aynı denizin içinde. Ama işte biliyorsunuz en son çeyrekle ilgili yapılan değerlendirmede Türkiye dünyanın en hızlı büyüyen birinci ülkesi oldu. Çin'in, Hindistan'ın da önüne geçtik, yüzde 11 büyüdük. Türkiye büyümeye devam edecek. Sağlıkta yaptığımız önemli atılımların en önemli kaynaklarından biri; Türkiye'nin istikrar içinde ekonomisinin gelişmesidir. Başbakanımızın talimatıyla, Sağlık Bakanı olarak bu programın elbette odağında ben vardım. Ama ekonomi yönetimlerinin başarılı davranışları, sağlık harcamalarıyla ilgili bizim bütün ekonomi yönetimiyle birlikte yaptığımız kamuoyunu, vatandaşı koruyan uygulamalar olmasa biz bunları yapamazdık. OECD'den sonra Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) raporları geldi, çeşitli makaleler çıktı. Anne ölümlerinin azaltılması, bebek ölümlerinin azaltılması, bulaşıcı hastalıklara karşı verilen çok önemli mücadele, sigara mücadelemiz, işte obeziteye karşı başlattığım mücadeleler, yani koruyucu sağlık tarafı, aşılamalar, hamile takibi, bebek takibi bunlar bütün dünyada çok büyük takdir topladı. Yakında bir "British Medical Journal" diye tıp aleminin çok iyi tanıdığı ve çok muteber tıp dergisinde bir makale yayınlandı. Başlığını Türkçe'ye çevirdiğimiz zaman şöyle bir anlamı var, diyor ki: Geri kalmışlıktan ya da hantallıktan liderliğe. Türkiye'deki sağlık sistemi böyle tarif ediliyor. Türkiye, vatandaşlarına sağlığı ulaştırma konusunda gerçekten dünyanın lider ülkeleri arasına girdi. Ve biz bunu yılda kişi başına 600 dolarlık bir sağlık harcamasıyla gerçekleştiriyoruz. Bugün Amerika Birleşik Devletleri'nde kişi başına yılda 7 bin 250 dolar sağlık harcaması var. Peki her şey tamam mı? Her şey tamam da değil. Sizin döneminizde vatandaşın sağlığa bakışı nasıl bir süreçten geçti? Bu sorunuzu bir anket değerlendirmesi ile cevaplandırmak istiyorum. TÜİK yaşam memnuniyet araştırmasına göre 2003 yılında % 39,5 olan sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı 36,5 puan artarak 2011 yılında % 76 oldu. Bu, AK Parti olarak bizim insana yaklaşımımızın bir sonucu, Başbakanımızın bu Partinin Lideri olarak ortaya koyduğu bir vizyonun sonucu. Biz şuna inandık, inanıyoruz: Vatandaşımıza bu hizmeti vermek zorundayız, bu bir lütuf değil, bir görev. Ve bize Allah razı olsun denmişse, arkamızdan dua ediliyorsa ne mutlu bize yani. İstediğimiz de budur, bu işten istediğimiz, talep ettiğimiz de budur. Şükürler olsun ki vatandaşımızdan aldığımız geri bildirimler de hep olumlu yönde. Türkiye'de doktor açığı var mı? Şu anda kişi başına kaç doktor düşüyor?
Evet,
Türkiye'de doktor açığı var. Her 100 bin kişiye 161
hekim düşüyor. Avrupa ortalaması ise 330 civarındadır. Türkiye'de doktor sayısı
çok az. Doktor sayısının mutlaka artırılması lazım. Tıp Fakültesi kontenjanları,
biz geldiğimizde 5 binin altındaydı, şimdi 8 bine yaklaştı. 12 bine kadar
ulaştırmak lazım. Üniversitelerle, YÖK'le bu hususta görüşüyoruz. Biliyorsunuz,
bunu YÖK'ün başarması lazım. Hükümet olarak biz bu hususta her türlü desteği de
YÖK'e veriyoruz, bundan sonra da vereceğiz. Obezite ile mücadelenizi biliyoruz. Ayrıca sizin de kilonuza dikkat ettiğiniz biliniyor. Yaz aylarında formülünüz nedir? İnsanlara Sağlık Bakanı olarak sağlıklı kilo vermenin yöntemlerini anlatır mısınız, siz ne yaptınız? Ben yaklaşık 8 kilo verdim. Önce şunu yaptım, doğrusu biraz da kendimi mecbur bırakmak için topluma bir itirafta bulundum. Televizyonlarda çıkıp dedim ki, benim kilo fazlam var, bu vücudum için, sağlığım için zararlı, kilo vermek gerekir. Ne kadar vermek lazım? Aşağı yukarı 14 kilo vermem gerekir diye hesabımı, kitabımı yaptım. Bunun 8 kilosunu verdim, geriye 6 kilosu kaldı. Bu 8 kiloyu da yaklaşık 10 ay içinde verdim. Biraz da seçim dönemini vesile bilerek son 3 ayda daha da çok kilo verdim. Bunun formülü şu: Yani ben nasıl yaptım? Az yiyerek yaptım bunu. Ben her şeyi yiyorum ama az yiyorum, yani prensip olarak bunu edindim. Aslında porsiyonları küçültmek çok önemli, yani tabağınıza az koymak lazım. Onun dışında küçük lokmalarla yavaş yavaş yemek. Mümkün olduğunca acıkmadan sofraya oturmak, doymadan kalkmak. Midenin bir kısmını boş bırakmak. Bunlar bizim kültürümüzde var aslında biliyor musunuz? İnançlarımızda da var. Yani Türk toplumu bu çizgiyi, bu kültürü takip etse biz bu obezite salgınından, bu kilo fazlalığı derdinden, belasından toplumca kolayca kurtulabiliriz. Yani çeşitli diyetler öneriliyor, çok şey söyleniyor. Ama ben şunu söylüyorum: İçecek olarak suyu tercih edin, bol su tüketin, sebzeleri bol tüketin. Özellikle badem, salata, salatalık, marul, yeşiller yiyin fakat az yemek, yani çok fazla yemezsek bunu çözebiliriz. Ama yanında mutlaka hareket de lazım. Çünkü hareketli oluş, hem kalori yakmanıza hem de metabolizmayı hızlandırmanıza yol açıyor, hem de eklemlerinizle, kaslarınızla ilgili sağlınız için de bu gerekli. Hastane kentler, 2023 hedefi ve seçim beyannamesinde yer almıştı. Ne olacak, otel konforunda hastaneler mi göreceğiz, kaç ilde kaç tane olacak? Örneğin hastalar golf arabalarıyla taşınacak böyle bir şey mi göreceğiz? Bizim Türkiye'de sağlık alanı olarak belirlediğimiz 29 bölgemiz var. Mesela Ankara'yı iki bölge olarak düşünüyoruz. Ne anlama geliyor? Ankara'nın içindeki vatandaşlara hizmetin yanı sıra çevre illere de hizmet demek. Buralar referans merkezleri, yani en önemli hastalıkların da tedavi edilebildiği ve böylece vatandaşın çok uzak bir yere gitmeden kendisine yakın bir yerde hizmet alabileceği alanlar. Bu 29 alanda şu anda 22 büyük şehir hastanesi tasarlamış durumdayız, belki bunların sayısı biraz daha artabilecek. Bunların başlıcaları; İstanbul'da, İzmir'de, Ankara'da olacak. Peki nasıl bir yer burası? Şimdi bir defa tamamen çevreyle barışık yeşil bir alan düşünün. Yani gittiğiniz zaman ortalıkta böyle oto pazarı gibi park edilmiş otolar falan görmeyeceksiniz, oto parklar altta. Yeşili koruyan, tertemiz bir yeşil çevre. Hastaneye gittiniz, polikliniğe gittiğinizi varsayalım. Aracınızı park ettiniz ya da toplu taşım aracı sizi bıraktı. Çok nezih bir mekâna gireceksiniz, her yönüyle geniş, refah mekânlar. Büyük iş merkezlerinin ya da çok büyük otellerin giriş alanlarına benzeyen ferah mekânlarda sizi hostesteler karşılayacak. Zaten randevulu bir kişi olacaksınız, biliyorsunuz bu randevu sistemi 2012'nin başlarında bütün Türkiye'de uygulanmaya başlandı. Gittiniz, eğer bir taşınma zorluğunuz varsa ya da özürlüsünüz ya da ağır hastasınız, söylediğiniz gibi sizi o golf arabalarıyla ya da benzeri araçlarla taşıyabileceğiz. Daha uzun mesafeler için personelin de hareket etmesini kolaylaştıracak hareketli mekânlar da olacak. Gittiniz, muayenenizi oldunuz, böyle hastanenin içinde kanı şuraya ver, evrakı buraya ver, şuradan şunu getir, buradan bunu getir bunları da tamamen kaldırıyoruz. Yatış gerekiyorsa sizin için, yattığınız oda son derece konforlu, banyosu, tuvaleti, refakatçisi, televizyonu her şeyiyle… Sağlık Turizmi konusunda çalışmalarınız nelerdir? Hedefinizde yurt dışından hasta almak var mı? Elbette var. Türkiye'deki sağlık hizmeti Batılı ülkelere kıyasla çok daha ucuza mal edilebiliyor, aynı kalitede olmak kaydıyla. Burada da biz kendimize has bir modelle bunları geliştirdik. Yani bugün Türkiye'de bir MR hizmetini, Batılıların parasıyla söyleyelim, Sosyal Güvenlik Kurumu 35 euroya mal edebiliyor, 30 euroya mal edebiliyor kendisine. Ama bu Batı'da, Batı Avrupa'da ortalama 200300 eurodur. Şu anda Türkiye'ye 2010 itibariyle 500 bin hasta tedaviye geldi. Diş implantları, gözle ilgili bazı hususlar, ortopediyle ilgili hususlar, açık kalp ameliyatlarıyla ilgili hususlarda. Bir taraftan özel sektör, bir taraftan kamu sektöründe seçtiğimiz hastanelerle sağlık turizmini de Türkiye'de geliştiriyoruz. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız için Türkiye' de tedavi olma ve ileri yaş sürecini geçirme konusunda çalışmalar yapmaktayız. Bu konuda oluşturduğumuz koordinatörlüğümüz bünyesinde Yurt Dışı Koordinasyon Şube Müdürlüğü, Medikal Turizm Şube Müdürlüğü, Termal Turizm SpaWellnes Şube Müdürlüğü ve İleri Yaş ve Engelli Turizmi Şube Müdürlüğü bulunmaktadır. 2010 yılında başlattığınız bir uygulamayla şu anda yüz binlerce vatandaşa evde sağlık hizmeti veriliyor, bu daha da yaygınlaşacak mı? Elbette. Şu anda 110 bin vatandaşımız. Bizim hesaplarımıza göre yaklaşık olarak Türkiye'de 100 binle 140 bin arasında bir sayıda vatandaşımızın böyle bir hizmete ihtiyacı var. Onun için vatandaşlarımızı teşvik ediyoruz. 444 38 33 numaralı bir telefonumuz var. Her kimin evinde bir yatalak hastası, özürlüsü, yatağa bağımlı bir yakını varsa lütfen bu telefonu arasın. İl müdürlüğümüzden ekipler eve gidiyorlar, değerlendirme yapıyorlar. Gerçekten bu ihtiyaç varsa evde sağlık bakımı programına alınıyor, bu vatandaşımıza hizmet veriliyor. Nasıl bir hizmet bu? Şimdi hastaneye gitmesi gerekirse hastaneye biz taşıyoruz. Hani böyle sırtına al, dolmuşa götür ya da taksi çağır böyle değil. Bizim kendi araçlarımız var, evde sağlık bakım araçları onu alıp götürüyor. Zaten sedyeyle gitmesi gerekirse ambulansla alıp götürüyoruz. Ama bazen kendisi yürüyemez, engellidir ya da ağır hastadır ama, illa bir ambulans da gerekmez, acilen gitmesi gerekmiyordur. Evde bakımıyla ilgili olarak da diyelim ki elektronik kullanımlı bir karyolaya ihtiyacı var, onu da biz koyuyoruz. Ya da havalı bir şişme yatağa ihtiyacı var, sürekli yattığı için yaralar açılmasın diye evine onu biz koyuyoruz, ilaçlarını, tıbbi malzemesini, oksijen ihtiyacı varsa o oksijeni evde sağlayacak cihazı, sonda ihtiyacı varsa sondasının değiştirilmesi… Her neyse, yani evinde yapılabilecek her türlü sağlık bakımını Sağlık Bakanlığı olarak biz evinde vermeye başladık, 110 bin vatandaşımıza bu hizmeti veriyoruz.
Son KHK ile Bakanlığın teşkilat yapısı baştan aşağı değişti. Yeni dönem sağlığa bakan penceresiyle Türkiye'ye ne kazandıracak? Yürütmekte olduğumuz Dönüşüm Programının bileşenlerinden biri Sağlık Bakanlığı’nın planlama, yönetme ve denetleme kapasitesini güçlendirmekti. Bu amaçla Bakanlık Teşkilatını yeniden yapılandırdık. Attığımız her adımda olduğu gibi bu yapılandırmada da insanı merkeze koyduk, vatandaşımızın ve sağlık sektörünün beklentilerini dikkate aldık. Sağlık Bakanlığının mevcut yapısını, sorunların yerinden halledildiği yerel yönetimlerin desteklendiği bir yönetim yapısı haline dönüştürdük. Bu çerçevede Bakanlığın görev ve sorumluluklarını aşağıdaki üç ana fonksiyon şeklinde belirledik: Politika
oluşturma, temel kuralları belirleme ve üst denetim, Düzenleme ve
denetleme, Hizmet
sunumu.
Peki bu değişim Türkiye'ye ne
kazandıracak derseniz?
Bakanlığın ve sağlık sisteminin
politikalarını belirlemek üzere Sağlık Politikaları Kurulu oluşturduk.
Böylece politika belirleyen yapı ile icracı yapıyı birbirinden
ayırdık.
Hizmetlerin uzmanlaşmış personel eliyle yürütülmesi için sağlık uzmanı;
özel bilgi ve ihtisas gerektiren nitelikli işler ve projeler için sözleşmeli
uzman çalıştırılması imkânı sağladık.
Kamu Hastaneleri Kurumu'na bağlı hastanelerin daha etkili, kaliteli ve
verimli işletilebilmesi için il düzeyinde Kamu Hastane Birlikleri
kuruyoruz. Birliklere ve bağlı hastanelere objektif kriterlere göre
denetlenebilir, hesap verebilir profesyonel ve çağdaş yönetim, işletim sistemi
getiriyoruz.
Ülkemizin sağlık alanında bölgesel bir cazibe merkezi haline getirilmesi,
yabancı sermaye ve teknoloji girişinin hızlandırılması amacıyla ülkemizde sağlık
serbest bölgeleri kurulacak.
Merkezi
Hastane Randevu Sistemi hakkında bilgi verir
misiniz?
Bilindiği
üzere, Sağlık Bakanlığı Türkiye'de daha etkin ve verimli bir şekilde
sağlık hizmetlerine ulaşılması amacı ile Sağlıkta Dönüşüm Projesi'ni yürürlüğe
koymuş ve bu program kapsamındaki çalışmaları büyük ölçüde gerçekleştirmiştir.
Bu programın en önemli çalışmalarından biride Merkezi Hastane Randevu
Sistemidir.
Şimdi MHRS nedir?
MHRS; vatandaşların Sağlık Bakanlığı’na bağlı 2. ve 3. basamak Hastaneler ile Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri için 182 MHRS Çağrı Merkezi'ni arayarak canlı operatörlerden kendilerine istedikleri hastane ve hekimden randevu alabilecekleri bir uygulamadır. Şuanda 81 ilimizde uygulanmakta ve Randevu Sistemiyle hastalarımıza günlük ortalama 130.000 randevu verilmektedir. Böylelikle hastanelerdeki yoğunluğu ve uzun beklemeleri önlemiş oluyoruz. Vatandaşlarımıza daha iyi hizmet vermek adına bu tür uygulamaların sağlık sistemimiz ve işleyişi açısından son derece etkili olduğunu düşünüyoruz. |