|
Türkiye'de Sinsice Yayılan Yeni Tehlikenin Adı
'KOAH'
Türkiye'de sinsi şekilde yayılan yeni
tehlikenin adı: KOAH. Bu kronik akciğer hastalığı hakkında, Türkiye'deki en
kapsamlı araştırmayı tamamlayan Prof. Dr. Ali Kocabaş, Türkiye'de yaklaşık 5
milyon KOAH hastası olduğunu ve bunlardan yüzde 90'ının hastalığını bilmediğini
belirtti. Dünyadaki ölüm nedenleri sıralamasında, üçüncü sıraya oturan
hastalığın oluşmasındaki en önemli etken ise, sigara içimi
Türkiye'de sinsi şekilde yayılan yeni
tehlikenin adı: KOAH. Bu kronik akciğer hastalığı hakkında, Türkiye'deki en
kapsamlı araştırmayı tamamlayan Prof. Dr. Ali Kocabaş, Türkiye'de yaklaşık 5
milyon KOAH hastası olduğunu ve bunlardan yüzde 90'ının hastalığını bilmediğini
belirtti. Dünyadaki ölüm nedenleri sıralamasında, üçüncü sıraya oturan
hastalığın oluşmasındaki en önemli etken ise, sigara içimi Akciğerleri vurarak, kişiyi hayatının sonuna kadar acıya mahkum
eden, sinsi ve öldürücü bir hastalık olan KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer
Hastalığı), genellikle 40 yaş üstü yetişkinlerde ortaya çıkıyor. Hava yollarında
daralmaya ve akciğer dokusunda hasara neden olan KOAH, zaman içinde kötüleşen
ilerleyici bir akciğer hastalığı. Genellikle kronik bronşit ve amfizem ile
karıştırılan hastalığın en önemli belirtileri; uzun süreli öksürük, balgam ve
nefes darlığı.
TEDAVİSİ PAHALI
Yapılan araştırmalara göre, dünyada yaklaşık 600 milyon KOAH hastası var ve her
yıl 3 milyon KOAH hastası ölüyor. 2020'ye kadar bu sayının, yılda 6 milyonu
bulacağı belirtiliyor. Dünyada bu hastalıkla ilgili çeşitli araştırmalar
yapılırken, Türkiye'de ise sağlıklı bir karşılaştırma yapılacak resmi veri bile
yok. Bu nedenle, Sağlık Bakanlığı da hastalığa karşı ilgisiz. KOAH hastalığına
ilişkin, bugüne kadar yapılmış en kapsamlı araştırmayı bu yıl tamamlayan
Çukurova Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali
Kocabaş, Türkiye'de yaklaşık 5 milyon KOAH hastası olduğunu ve bunlardan yüzde
90'ının hastalığını bilmediğini belirterek, "Ne yazık ki devlet böyle bir sorun
olduğunu bilmiyor. Sağlık Bakanlığı'nın elinde yeterli veri yok. Hastalık, ölüm
nedenleri sıralamasında üçüncü sıraya oturdu bile. KOAH hastasının tedavisi
oldukça pahalıya mal oluyor. Tedavide oksijen takviyesi büyük rol oynuyor. Son
derece pahalı bir işlem. Yıllık tedavi maliyeti bin 500 dolar. Bu 5 milyon hasta
için, 16.8 katrilyon lira. Türkiye bütçesinin 10'da biri" diye
konuştu.
ACİL EYLEM ÇAĞRISI
Hastalık konusunda, bilinçlendirme çalışmaları yapmak üzere kurulan Global
Inisiative of Lung Disease (GOLD) Grubu'nun Türkiye sorumlusu olan Prof. Dr.
Kocabaş, basit bir solunum testi ile kolaylıkla teşhis edilebilen KOAH hakkında
yetkili makamları uyaracaklarını belirterek şöyle konuştu: "17 Kasım Dünya KOAH
Günü'nde düzenleyeceğimiz basın toplantısında acil eylem çağrısında bulunacağız.
GOLD Grubu'nun resmi web sitesi olan www.goldcopd.com'dan detaylı bilgi almak
mümkün. Bu hastalığın Türkiye'deki yaygınlığı konusunda yapılmış çalışma hemen
hemen yok gibi. Elimizde sadece dört veri var. Bir kısmı oldukça eskiye
uzanıyor. İlk çalışma, 1976'da Ankara Etimesgut'ta yapılmış. Bu çalışma,
toplumdaki 40 yaş üstü kişilerin yüzde 13'ünün KOAH olduğunu gösterdi.
Elimizdeki ikinci veri, tüm Türkiye'de kronik bronşit, amfizem ve astım ile
ilgiliydi. 1965-1995 yılları arasındaki değişime bakıldı. 30 yıllık süreç
boyunca, Türkiye'de tüm hastanelere yatan hasta sayısının dört kat arttığı
gösterildi. Ama ölümler ise, bu kadar artmamış. Üçüncü veri, son bir yıl içinde
Türkiye'deki KOAH yaygınlığının saptanması için, Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık
Örgütü (WHO) ile ortaklaşa çalışıyor."
5
MİLYON HASTA VAR
Bu çalışmanın sonuçlarının henüz resmi olarak açıklanmadığını belirten Prof. Dr.
Kocabaş sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'de KOAH'ın, ölüm nedenleri arasında
üçüncü sırada olduğu görüldü. Koroner arter hastalıkları ve beyin felcinden
sonra KOAH üçüncü sıraya yerleşmiş. Eldeki en son veri ise, bizim çalışmamız.
Adana'da yürüttüğümüz uluslararası bir çalışma. Adana'daki üç yerleşim biriminde
yapıldı. Aralık 2003'de başladık, ocak 2004'te bitirdik. Katılan ülkeler; Çin,
Türkiye ve ABD. Bu çalışmanın sonuçlarını 17 Kasım Dünya KOAH Günü'nde
açıklayacağız. Topladığımız verileri ABD'ye gönderdik. Bu çalışma bize,
Türkiye'deki 40 yaş üstü her beş yetişkinden birinde KOAH olduğunu gösterdi.
Türkiye'deki KOAH'lı sayısı, sanıldığı gibi 3 milyon değil, 5 milyon. Her yıl 25
bin hasta, KOAH yüzünden ölüyor. Hastaların yüzde 90'ı hasta olduğunu bilmiyor.
ABD'den çalışma sonuçlarının değerlendirmelerini bir ay içinde
alacağız."
Hastalıklı genler ayıklanıyor
sağlıklı bebekler doğuyor
Günümüz tıp tekniği, ailesinde genetik
hastalıklar olan kişilerin sağlıklı bebeklere sahip olmasını sağlıyor. Moleküler
genetik sayesinde, hastalıklı genler ayıklanıyor, bebekler doğumsal
hastalıklardan korunuyor. Bilinçli anne baba adayları, tıbbi destek ile kalıtsal
hastalık riskini yüzde birin altına bile düşürebiliyor
Hastalıkların hemen hepsinin kökeninde
genlerle ilgili bir problem yatıyor. Genler, kodladıkları proteinler
aracılığıyla yiyecekleri ne kadar verimli sindirebildiğimiz, zehirleri ne
derecede etkin zararsızlaştırdığımız, enfeksiyonlara ne kadar etkin cevap
verebildiğimiz gibi olayları belirliyorlar. 4 binden fazla hastalık, genetik
geçişli. Yani; anne ve babamızdan aldığımız normal olmayan genlere bağlı
gelişiyor. Acıbadem Genetik Tanı Merkezi'nden Moleküler Genetik Uzmanı Doç. Dr.
Ender Altıok, kalıtsal hastalıklar hakkında önemli haberler veriyor. Ailede
bilinen kalıtsal bir hastalık olmaksızın, herhangi bir doğumda sakat veya
hastalıklı bebek sahibi olma ihtimalinin yüzde iki-beş civarında olduğunu
söyleyen Doç. Dr. Altıok, "Akraba evliliklerinde bu ihtimal iki misline çıkıyor.
Ailede bilinen kalıtsal hastalık veya çok sık düşükler varsa, bu risk hastalığın
ve genetik problemin tipine göre yüzde 25 ile 70 arasında gerçekleşiyor. Ancak,
bilinçli bir ebeveyn olarak kalıtsal hastalık riskini yüzde birin altına
indirmek mümkün" diyor.
RİSK NASIL
AZALTILIR? Doç. Dr.
Ender Altıok, bebek daha doğmadan genetik hastalık riskinin azaltılması için
yapılması gerekenleri sekiz aşamada anlatıyor: 1) Gebe kalmadan üç ay önce bir jinekoloğa başvurulmalı.
Hekim, gebelik sağlığı ve doğacak bebeğin sağlığı açısından gerekli muayene,
laboratuvar incelemesi ve tedaviyi yapacaktır.
2) Aşağıdaki soruların cevapları aile çevresinden öğrenilmeli
ve hekimlere mutlaka bildirilerek, genetik danışma istenmelidir:
a- Eşlerden herhangi birinin yakın
akrabalarında veya onların çocuklarında ikiden fazla düşük, ölü doğum, doğum
sonrası ölüm, istenildiği halde bir yıldan uzun bir süre gebe kalamama durumu
var mı? Varsa nedeni? b- Her iki taraftan
birinin yakın akrabalarında; zekâ geriliği, kan hastalığı, kas hastalığı veya
bir uzuvda doğuştan şekil farklılığı var mı? c- Son üç jenerasyonda çocukların veya büyüklerin ölüm
nedenleri neler? d- Kendi ailenizde olmasa
bile, geldiğiniz yörede (memlekette) sık görülen bir kalıtsal hastalık var mı?
3) Ailede hikâyesi olmasa bile, mutlaka
her anne- baba adayı çift Talasemi (Akdeniz anemisi) taşıyıcılığını belirlemek
üzere Hemoglobin Elektroforezi denilen testi yaptırmalıdır.
MUAYENELERİNİZİ AKSATMAYIN 4) Gebelik süresince düzenli olarak hekime gidilmelidir.
Yapılacak ultrason incelemeleri ve kan tahlilleriyle, bebekte gelişme bozukluğu
yaratabilecek hastalıklar anne karnında erken görülüp önlem alınabilir.
Gerekirse, gebeliğin bir döneminde bebeğin içinde bulunduğu keseden alınacak
örnek, genetik laboratuvarında kromozom veya gen testleri yapılarak,
şüphelenilen hastalığın kesin tanısı konulabilir. Buna 'prenatal genetik tanı'
denir.
5) Kromozomlarda sayısal veya
yapısal değişikliklerin; hastalıklara, ölü doğumlara ve sık düşüklere neden
olduğu bilinmektedir. Kromozom hataları doğuştan olabileceği gibi, sonradan da
ortaya çıkabilir. Prenatal genetik testlerde kromozomlardaki sayı ve yapı
hataları incelenmekte ve 10-18 günde sonuç alınabilmektedir. Gebelikte yapılan
muayene, ultrason ve diğer testlerde, fetusta hastalık veya düşük riskinin
arttığı gösterilmişse, sonuca daha hızlı ulaşılmalıdır.
6) Gen testleri hastalıkları saptamakla kalmayıp, bazı
durumlarda hastalık daha ortaya çıkmadan olacakları öngörmemizde yardımcı olur.
Erken tanı konulabilmesi, bazı durumlarda hastalığın yayılmaya başlamasını
engelleyici veya en azından hastalığın seyrini hafifletici, önleyici tedbirleri
sağlayabilir. Bebekte bilinen bir gen hastalığı riski varsa, gen testi yapılır.
Moleküler gen testleri ile bir-iki gün içinde fetusun hastalık taşıyıp
taşımadığını anlamak mümkündür. Unutulmaması gereken bir diğer konu da; bir gen
hastalığı bulunan çocuktan mutlaka kan veya diğer bir doku alınarak, uygun
laboratuvar şartlarında saklanmalıdır. Ancak bu şekilde, ailenin daha sonraki
çocuklarına yardım etmek kolaylaşır.
TESTLER YAPILMALI 7) Anne karnındaki incelemelerde ve aile geçmişinde hiçbir
hastalık ilişkisi bulunmamasına rağmen, doğacak bebekte bazı kalıtsal
hastalıklar görülebilir. Özellikle akraba evliliklerinde bu ihtimal daha
fazladır. Bu nedenle bebek doğar doğmaz mutlaka hekim tarafından incelenmeli ve
bazı basit laboratuvar testleri yapılmalıdır.
8) Ailede, gebeliğin sonlandırılması ihtimali yüksek olabilecek
bir kromozom veya gen problemine bağlı hastalık varsa, aile preimplantasyon
genetik tanı (PGT) için danışmanlık
alabilir.
|