Çanakkale Devlet
Hastanesi
23 Nisan 1915'te Arıburnu ve
civarına çıkarma yapan Anzac
kuvvetleri; daha güneye, Seddülbahir'e çıkan İngilizler ile Kilitbahir'de buluşmayı, Çanakkale Boğazı hattına inerek Türk
tabya ve mayınlarını etkisiz hale getirmeyi, donanmalarına İstanbul yolunu
açarak, hemen savaşı bitirmeyi hedefliyorlardı.
Bu hain hesap, cesaretin devleştiği meşru irade karşısında paramparça oldu. En
öne yarışan, korkusuz yüreklerin tek dileği, olabildiğince geç ölerek, arkadaki
arkadaşlarına vakit kazanmaktı. Vakit kazandılar, savaşı da. İstilacılar,
bir tarihi direnişin nasıl yazıldığının, insanlık dersinin tanıklığını yaptılar
yaşamlarının sonlarında. Bu bir savaş olarak geçmedi tarihe. Bir insanın, başka bir insan için
hayatından vaz geçişinin derslerini taşıdı tarihe. En sağlam kalenin,
bedenden yapılan kalenin gücünü gösterdi dosta, düşmana.
Şimdi Çanakkale Boğazı'ndan
geçen her gemi, her karışından onur yükselen bu topraklara bedenlerini katanları
selamlıyor. Toprak güzelleşmiş, basmaya kıyamayacak kadar kıymetli. Yiğitçe esen
rüzgar, dilinde kahramanlık türküleri dolaşıyor. Ve mavi gözlü deniz, sırtındaki
martılarla kıyıya koşuyor; ÇANAKALE
GEÇİLMEZ!
Çanakkale Savaşları, “yüzyılın
son centilmen savaşları” olarak değerlendirilir. Çünkü Çanakkale
Savaşları'nda düşmanlığın dostluğa dönüşme örnekleri sergilenmiştir; Düşman
cephede iken düşmandır; kurtarılmayı beklerken, aciz iken ve esir alınmışsa artık misafirdir. Çünkü insandır. Savaş cephe dışında
değil, cephede yapılır. Hastane gemisine
ateş edilmez, zehirli gaz kullanılmaz. Savaş gemisi isabet alıp batmaya
başlayınca, tekrar ateş edilmez. Yaralıların yaraları sarılır, kıyıya bırakılıp
haber verilir.
Bu yaklaşımlar, savaş “ahlâkı” ve
kuralları açısından bir insanlık dersidir.
Başbakanlık İnsan Hakları
Kurulu’nca “En iyi Kamu Kurumu”
seçilen Çanakkale Devlet Hastanesi’nin Başhekimi Op. Dr. Kenan Eliuz ile başarının anahtarlarını
almak üzere bir söyleşi gerçekleştirdik; Sizce sağlıkta kaliteyi
oluşturan unsurlar nelerdir?
Sağlıkta kaliteyi oluşturan en önemli unsurlardan birisi, hastaneye bir
işletme gözüyle bakabilmek, gelirgider dengelerini iyi kurabilmektir. Diğeri,
hizmet verdiğiniz insanların beklentilerinin ne olduğunu iyi algılamaktır.
Hastaların talep ettikleri nelerdir? Talep etmedikleri, farkında olmadıkları ama
sizin sunmanız gereken hizmetler nelerdir? İyi bir hastane yöneticisinin görevi
bunları tespit etmek ve sunacak araçları ve yöntemleri oluşturmaktır. Hastalara
beklentilerinin üzerinde bir hizmet verirseniz hastanın hem yöneticilere hem de
hastaneye olan güveni artar. Kaliteyi
yükseltmek hastanın beklentisine cevap vermek değildir. Kalite, hastanın
beklentisini daha yukarıya çıkarmaktır. Göreve geldiğimiz 2005 yılında günde bin
400 hastanın muayene olduğu hastanemizde şuan günde 3 bine yakın kişi muayene
oluyor. Bu oran zaman zaman günde 4 bine de ulaşabiliyor. 2005 yılında 350 bin
olan poliklinikte muayene olan hasta sayısı 2009 yılında 850 bine ulaştı. Dört yılda yüzde 242 oranında hasta
artışının olduğu hastanemizde vatandaşlarımıza en iyi hizmeti vermek için
elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Bu artışın sebepleri arasında, hastanemizde
kaliteli hizmetin verilmesi ve yeni kurulan bölümlerin hizmete girmesi sonucu
vatandaşlarımızın diğer illere sevk edilmemesi yatıyor.
Gelir, gider dengesinin düzenlenmesinden söz ettiniz. Mali ve idari
yönetim açısından bilgi sistemlerinin rolü nedir?
Bilgi sistemimiz üzerinden aynı anda on binlerce yüz binlerce işlem
yapılıyor ve verdiğimiz hizmetin karşılığı olan bu işlemler inanılmaz bütçelere
ulaşıyor. Hastanemizin 60 trilyon bütçesi var. Bütçenin akıllı yönetilmesi çok önemli.
60 trilyonu akıllı kullanamıyorsanız bu yönetimsel bir problem. Yönetim olarak
gelişmeye dönük bir isteğiniz varsa, aktifseniz sizi engelleyen hiç bir şey yok.
Bakanlık tarafından da destek konusunda sıkıntı yaşamıyorsunuz. Son 8 yıllık dönemdeki başhekimler
Türkiye’nin en şanslı başhekimleri. Eskisi gibi, bir ameliyat malzemesi
almak için günlerce ödenek beklemiyoruz.
Hastanemizde 1200 kişi
çalışıyor. Tabii fabrika işletmesi gibi değil, en ufak bir hatanın insan
hayatına mal olacağı hassas bir alanda çalışıyoruz. Bu nedenle insan hayatının
riskli olduğu bir alanda personelin
yönetimi çok önemli.
Hastanemizde 6 yıldır başhekimlik yapıyorum. Göreve başladığımızda
önceliğimiz bilgi işlem merkezinin sorunsuz çalışması oldu. İlk yıl bilgi işlem
sistemlerine 300-400 milyarlık bir yatırım yaptık. Tüm bilgisayar ağlarımız
yenilendi, sunuculardeğiştirildi.
Bilgi çağındayız, bilgiyi yöneten iyi bir firmayla da çalışıyorsanız
kendinizi geliştirmekte bir sıkıntı olmaz. Eski adı Çözüm Bilgisayar olan firmamızla,
anlaşmamız yıllardır devam ediyor. İyi gidiyoruz, inşallah birlikte daha iyi
projelere imza atacağız.
-Hastanenizde bilgi işlem temelli olarak hayata geçirmek istediğiniz
projeleriniz var mıdır?
Şu anda Türkiye’ye örnek bir
program olacak merkezi satın alma stok takibiyle uğraşıyoruz. Biliyorsunuz
Sağlık Bakanlığı Türkiye’yi belirli bölgelere ayırarak, tek noktadan tüm ihtiyaçların karşılanması,
satın alma takiplerinin yapılabilmesi, israfın önlenmesi, verimli kullanımların
yapılabilmesi için bir çalışma yapıyor. Öncelikle hastanemizde stok takip sistemi kuruldu. Bütün
ayrıntılarıyla stok takip işleyişi ile ilgili olanlar, satın almacılar, mali
işleri denetleyen saymanlar, yöneticiler ve klinik şefleriyle toplantılar
yapıldı. Bu konuda beklenen işleyişlerin, özelliklerin neler olduğu ile ilgili
bilgiler mühendis arkadaşlara ve yazılımcılara aktarıldı. Sisoft ile sürekli irtibat
içerisindeyiz. Çok ciddi bir program
hazırlıyoruz. 12 ay içerisinde sarf ve ilaç ihalelerinin yapıldığı güzel bir
program ortaya çıkacak.
Hastanenin Bilgi İşlem Sistemi
ve PACS ile ilgili olarak bilgi almak amacıyla Başhekim Yrd. Dr. Yusuf
Dalgalı ile görüştük.
Hastanenizdeki HBYS’nin kuruluş öyküsünü anlatır
mısınız?
Çözüm Bilgisayar ile
tanışıklığımız SSK dönemine dayanıyor. 90'lı yılların başında personel, muhasebe
ve lokal eczane uygulaması olarak başladık. Daha sonra
Çanakkale SSK Hastanesi’nde de bütün modüllerle kullanmaya başladık. 2006 yılı
başı itibariyle iki, hastanenin tek bir idare tarafından yönetilmesi Bakanlıkça
uygun görülmesiyle idari birleştirme gerçekleştirildi. Ben de idari görevimi
Çanakkale Devlet Hastanesi’nde 5 yıldır sürdürmekteyim.
Çözüm Bilgisayar ile tanışıklığım
20 yıla yakındır. 20 yıldır programın gelişimini ilgi ile
izliyorum.
-Sağlık Bakanı konuşmalarında sıklıkla digital, kağıtsız, filmsiz hastane
konseptinden söz ediyor. Siz de bu bağlamda PACS’ı kullanıyorsunuz. PACS’ın
yönetici olarak size kattığı değer nedir, hastanenize neler
sağlamıştır?
Klasik arşivleme yöntemi, fiziksel alan işgal ederek, ulaşım ve kullanım
zorlukları yaratarak zaman kayıplarına
ve maliyete yol açar. Fiziksel koşullardan dolayı deformasyona uğramış,
karışmış, kaybolmuş filmler her zaman bizim için sorundur.
PACS ile hastalarımızın filmlerine gerekli gördüğümüz her anda dijital olarak
ulaşabiliyoruz. Klasik arşivleme yöntemleri ile sakladığımız hasta
dosyalarına ulaşma şansımız çoğu zaman mümkün olmuyor.
PACS ile, manuel olarak
yapamadığımız birçok yeteneğe sahip oluyoruz. Filmler üzerinde işaretlemeler
yapıp, notlar yazabiliyoruz. Yüksek çözünürlüklerde filmleri büyüterek ayrıntılı
incelemelerde bulunabiliyoruz.
En önemlisi, hastanın geçmişteki radyolojik görüntülerine ulaşarak yeni
görüntüleri ile
karşılaştırabiliyoruz. Bir bütün halinde hastanın radyolojik görüntülerine
ulaşabilmek bir lezyonun seyrini izlemede yada yeni bir hastalığı tetikleyen
nedenleri saptamada büyük kolaylık sağlıyor. Bizde takip çok önemlidir. Bir ay
önce, üç yıl önce, on yıl önce çekilmiş bir film bizim için çok anlamlıdır.
Çünkü ameliyata ya da vereceğimiz tedavi yöntemine hastalığın eski gelişmelerini
görerek karar
veririz.
Önceleri çektiğimiz filmleri hastalarımıza veriyorduk ve bir daha ki
gelişlerinde filmleri kaybediyorlardı. Hastaneden çıkınca filmleri çöp
kutularına atıyorlardı. Hastanede sakladığımız dosyalarda da arşiv sorunları
yaşıyorduk. Artık hastalarımızın filmleri ihtiyaç duyduğumuzda anında
görüntülenmek üzere sunucularımızda saklanıyor. Hastanın filmi çekildiği anda
hekimin bilgisayarından görüntüleyebiliyor.
Uzaktan hastanın radyolojik görüntülerine yetkili erişim sağlanabiliyor.
Film basım ve banyo işlemleri ile uğraşmıyoruz. Filmlerin ve banyo sularının çevreye
verdiği zararı önlüyoruz. Çalışanlarımızın daha az radyasyon etkisinde
kalmasını sağlıyoruz. Filmlerin, kimyasalların, ihale ve teknik şartname
kısımlarıyla da uğraşmıyoruz.
-PACS’ın, film basma, banyo suyu, saklama, işletme vb masraflardan
kurtulmanızdaki önemli rölünden söz ettiniz. Kurulum maliyetleri açısından PACS
hastanenize önemli bir mali yük getirdi mi?
PACS’ın bir de maddi boyutu var tabii. Alıma karar verdiğimizde bu
işin maliyetinin yüksek olacağını
düşünmüştük. Tabii insan hayatının söz konusu olduğu bir durumda maliyet
unsurları farklı bir mantıkla değerlendirilir. İnsan hayatını kurtaracak
uygulamalar hayata geçirilirken maliyet unsuru tali durumda kalır. Sistemimiz hayata geçtikten yaklaşık 3 ay
sonra kendisini amorti etti. Yatırım maliyetlerini kısa zaman içinde geri
kazanmış olduk. PACS’ın kendisini kısa zaman içinde amorti eden, çevreye zarar
vermeyen, hayatımızı ve iş yapış biçimlerimizi kolaylaştıran inanılmaz bir yanı
var.
PACS sayesinde film basmayı kaldırdık. İsteyen hastalarımıza filmlerinin
bir kopyasını CD’ye basarak
veriyoruz. Maliyetlerimizi de olumlu yönden etkiledi. Bir filmin maliyeti
yaklaşık olarak 4 TL’dır. Banyo suyu ile maliyeti 5 TL’yı bulur. Hastanemizde
günlük ortalama 3oo kadar film çekilir. Acil serviste çekilen film sayısı
yaklaşık 200'dür. Toplam 550 film olarak düşünürsek, günlük maliyeti 2500 lirayı
bulur.
Hastanenin idari yapısı ve kısa tarihçesiyle ilgili olarak Hastane Müdürü
Halil Işık ile görüştük. Hastanenizin kısa tarihçesinden söz eder
misiniz?
Şuan içinde bulunduğumuz binamız 1930 yılında devreye girmiş, yan
tarafımızdaki binamız 1971
yılında, arka taraftaki
binamız ise 2004 yılında devreye girerek, 2006 yılında SSK hastanesi olarak
hizmet veren 1990 yılında hizmete giren hastaneyle birleştirildi. Yani Çanakkale
Devlet Hastanesi, dört ayrı bölümden oluşmakta. Eski SSK hastanemizde kadın
doğum, diş ve çocuk bölümlerimiz hizmet vermekte.
-Hasta hareketliliği hakkında bilgi verir misiniz. Yıllık ne kadar
poliklinik sayınız var. İlçelerden
ne kadar hasta geliyor?
2009 Yılı istatistiklerine göz attığımız zaman yaklaşık 850 bin gibi bir hasta portföyümüz var.
Yani Çanakkale’nin nüfusunun 90 bin olduğunu varsayarsak her hasta yılda 10 defa
bizim hastanemize geliyor demektir. İlimize bağlı 11 tane ilçemiz var.
İlçelerimizin tamamından bize hasta geliyor. Çok nadir olarak, hastalarımızı
ambulanslarla İstanbul Eğitim Araştırma
Hastanesi’ne, Uludağ Üniversitesi Hastanesi’ne, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi
Hastanesi’ne sevk ediyoruz. Daha önce ilimizden diğer illere hastalarımız
sevk ediliyordu. Şimdi diğer illerden hastanemize hastalar gelip muayene oluyor.
Yılda 14 bin ameliyat yapıyoruz. Acil müracaat sayımız günlük ortalama 500'ü,
günlük poliklinik sayımız 4000'i buluyor.
-Sunduğunuz hizmet karşılığında hastanenizin elde ettiği gelirden ve
çalışan profilinden söz eder misiniz?
Ayda ortalama olarak 4 trilyon lira civarında fatura kesiyoruz. Aylık
gelen SGK ve yeşil karttan gelen ortalama miktar 3 milyonun liranın üzerinde.
Hastanemizin sabit giderleri ise 2 milyon lirayı buluyor.
Hastanemizde ekim ayı sonu itibariyle 769 4B sayılı yasaya tabi olarak
çalışan personelimiz var. Bu sayıya sözleşmeli ve şirket personelini de
kattığımız zaman 1200 civarında çalışan sayısına ulaşıyoruz. 18 Mart Üniversitesi Hastanesi’nin
açılması ile birlikte hastanemize gelen hekim sayısında bir artış gözlenmekte.
Mesela nükleer tıp uzmanı hastanemize tayin edildi fiziksel şartlar nedeniyle
şuan çalışabileceği yeterli bir laboratuvar kuramadık. Ancak proje aşamasındayız
ve eğer Bakanlığımız da olur verirse önümüzdeki yıllarda bunu kuracağız.
Fiziksel yetersizleri gidermek için de çalışmalarımız sürüyor. Daha geniş bir
alanda (takriben 100 dönüm) tamamen yeni bir hastanenin inşaatı ile ilgili
çalışmalar devam ediyor, projesi tamamlanmak üzere. Hedefimiz, bölge hastanesi
olmak. Bunu da başaracağımıza inanıyoruz.
-Hastane Bilgi Yönetim Sistemi hakkında daha da ayrıntılı bilgi almak
amacıyla Müdür Yardımcısı Ömür
Taşkıran ile görüştük, Hastane Bilgi Yönetim Sistemi’niz bir yönetici olarak
hangi ihtiyaçlarınızı karşılıyor?
Hastanemizin tüm girdisi çıktısı Bilgi Yönetim Sistemi’miz üzerindedir.
Şu anda kimse hastane bilgi yönetim sistemi olmadan bir iş akışı düşünemez.
Günümüzde hasta ile ilgili işlemlerin daha karmaşık hale gelmesi nedeni ile bu
mümkün değildir. Eskiden hastaneye kaç kişi muayene için başvurdu, kaç kişi
taburcu oldu, hangi hastaya hangi operasyonlar yapıldı, hangi hastalıklara nasıl
teşhisler kondu, kaç çocuk dünyaya geldi, kaç gebe bulundu, bulaşıcı hastalık
oldu mu? bilinmezdi. Türkiye'de hangi hastanede kaç tane apandisit ameliyatı
olduğu bilinmezdi. Ama bugün hastane bilgi yönetim sistemi sayesinde Türkiye'de
kaç tane iğne vuruldu bilebiliyoruz. Verimizle karşılaştırma yapabiliyoruz; kaç
hasta gelmiş, gelen hastalarımıza konan teşhisler nelerdir? Gibi birçok
istatistiksel bilgiyi toplayabiliyoruz. Bu bilgilerin yorumlanması bize önemli bir
rehber oluyor. İhtiyaçlarımızı, harcamalarımızı, kazançlarımızı, zayıf ve
güçlü yanlarımızı bu istatistiksel verilere bakarak belirleyebiliyoruz.
Hastanemizin mali yönetiminden, idari
kararlara ve fiziksel planlamalara kadar birçok konuda destek
alıyoruz.
Mesela, hastanemiz içinde yaptığımız fiziksel düzenlemeler çerçevesinde
laboratuvarı nereye yerleştirelim, röntgeni nereye yerleştirelim, hangi branşı
nereye yerleştirelim gibi sorularımızın cevaplarını hep bilgi sistemimize
bakarak karar verdik. Servislerimizin, hekimlerimizin ve tüm çalışanlarımızın
verimliliğini, yeni branşlara olan ihtiyaçlarımızı raporlamaların katkısı ile
ölçebiliyoruz.
-Sağlık-NET, MEDULA gibi sistemlere entegrasyon sürecinde karşılaştığınız
sorunlar var mıdır?
Geçmişte ödeme
sistemi konusunda da ciddi sorunlar yaşıyorduk. Kısa zaman içinde yapılan çok
ciddi düzenlemelerle ödeme sistemimiz kontrol mekanizmasına kavuştu. Artık
verdiğimiz hizmetleri faturalandırarak MEDULA’ya gönderiyoruz. Bilgi Yönetim Sistemi’miz üzerinden
faturalarımızı iletip, fatura ile ilgili tüm ayrıntılara ulaşabiliyoruz.
Faturalandırılan hizmetleri, faturalandırılamayanları ve niçin
faturalandırılamadığını ayrıntısı ile görebiliyoruz.
Kestiğimiz fatura miktarına
baktığımız zaman, Türkiye’deki ilk 60 hastane içindeyiz. Türkiye'de 983
hastane var. Bunların içinde bizden çok daha büyük hastaneler de var. Hem hasta sayısı açısından, hem yatak
sayısı açısından daha büyük olan hastanelerden daha fazla faturayı MEDULA’ya
gönderiyoruz.
Hastane olarak 2005-2006'dan bu yana fatura ile ilgili olarak çalışmamız
var. Bu konuda oldukça tecrübe sahibiyiz. Önceden SGK olarak Bursa'ya bağlıydık.
O zaman da kontrollerimizi sürekli yapardık. Ama Bursa'dan MEDULA’ya
gönderdiğimizde bizim kesintilerimiz vardı; ayaktan %3, yatan %5-7 civarındaydı.
Başhekim Yardımcımız Cevat bey sürekli faturalı kontrol eder, sürekli düzeltir
nasıl olması gerektiğine yönelik olarak fikirlerini söylerdi. Şimdi fatura ile
ilgili olarak herhangi bir sorun yaşamıyoruz.
-Hastanelerimizdeki işleyişe uygun olarak veri girilmiş işlemlerin
faturalandırılması sistemce otomatik olarak hazırlanıyor. Sisohbys’deki otomatik
fatura sistemini kullanıyor musunuz?
Tabi otomatik fatura sistemini kullanıyoruz. Sistem faturaları kendisi
kesiyor. Belirli bir saatten sonra, çoğunlukla akşam 5'ten sonra sistemi
ayarlıyoruz. Sabah mesai
başlangıcında sorunsuz hazırlanmış işlemlere ait faturanın otomatik olarak
hazırlandığını görüyoruz. Ayaktan olanları zaten otomatik olarak
kesiyoruz.
Ancak zaman zaman SGK tarafında sorun yaşıyoruz. Sorun yaşadığımız
dönemde faturalarımız gitmiyor. Tek tek yine sistemden çıkarıyoruz. Son 3 aydır
biz provizyon alma da bile zorlanıyoruz. Provizyon alamadığımız için fatura
kesmede zorlanıyoruz. Arkadaşlarımız gece gündüz
çalışıyorlar.
-Hastalar randevu
sisteminden yararlanıyorlar mı, Merkezi Randevu Sistemi’nin hastanenizde
yaşadığı serüven nedir?
Sorunlarımızdan
birisi de MHRS (Merkezi Randevu Sistemi). MHRS’de randevu süresini 10 dakikaya
düşürdüler. Şimdi bu sorunu nasıl çözeceğimizi düşünüyoruz. Bizim kendi randevu
sistemimizde 50-60 hastaya randevu veriyorduk. Sabah geldiğimizde ortada dolaşan hasta,
sıra bekleyen kişi yoktu. Ama şu anda büyük ihtimalle olacak. MHRS'Yİ internete açarlarsa sorun
yaşamayız. Sadece canlı operatör üzerinden verilen hizmetle çok sıkıntı
yaşarız. Sistemimizdeki randevu işleyişine doktorlarımız da, hastalarımız da
alışmışlardı. Bazı istisnalar hariç çoğu saatinde randevusuna geliyordu. Esnaf
bile sisteme alışmıştı. Hastaneden randevumuzu alıp, işlemlerimizi kısa zaman
içinde tamamlayıp işimizin başına dönüyoruz diyorlardı.
Biz randevu işini, hastalarımızın sıra bekleme sorunlarını çözmüştük.
Bunun için 2006'da Üniter Sistemi hayata
geçirdik. Hastanemizde tek bir kayıt noktası vardı. Müracaat eden 500-600
hastayı bir yere sıkıştırarak 910 tane bilgisayar ile kayıt vermeye
çalışıyorduk. Birbirini ezenler, kavga gürültü yapanlar, sırasını beklerken
eziyet çekenler oluyordu. Bu sorunu her
branşın kendi sekreteryasını kurarak çözdük. Her üniteye 3 kişi, Çocuk,
Kadın Doğum, Diş bölümündekilerle 21 kişi. Onun haricinde bizimle çalışanlar ve
danışmadakileri de sayarsak aynı anda
toplam 35 kişi kayıt yapabiliyor.
Aynı anda 35 yerden kayıt yapabildiğimiz için hastalarımız, ünitelerin
önünde en fazla 5 dakika bekliyorlar. Ben Türkiye’deki hiçbir hastanemizde bu
uygulamanın olmadığını biliyorum.
Eğer başvuru çok fazla olursa yine bizimle çalışan bilgi işlem
elemanlarımızla bankolarda değil de
polikinliklerde sıra verme işlemini yapıyoruz. Acil bir durum söz konusu
olduğunda işlem yapabilmek için aynı anda 80 yerde kayıt yapılabilecek durumdayız.