Merhaba,

             Yaşanan pek çok olumsuzluğa karşın son dönemde özellikle ekonomide yaşanan olumlu tablo, geleceğe daha iyimser bakmamıza neden oluyor. Özellikle, enflasyonun tek haneli rakamlara düşürülmesi, Yeni Türk Lirası ile kuruşlu rakamlara dönülmesi, paramıza tekrar güven kazandırması açısından çok önemli bir gelişmedir.

            Sektörümüzde de yaşanan olumlu gelişmeler geleceğe yönelik umutlarımızı artırıyor. AR-GE'ye yönelik yeni bir devlet politikasının oluşturulması, özellikle AR-GE'ye ayrılan bütçenin 20 kattan daha fazla artırılması, yenilikçiliği benimsemiş firmaları tetikleyecek ve Türk Malı etiketli yeni ürünlerin üretilmesine olanak sağlayacaktır. TÜBİTAK, KOSGEB, TTGV, DPT, 6. Çerçeve gibi AR-GE destekli kaynak ve fonlar dışında, Bu konuda, hem ODTÜ Teknokent' te, hem de ODTÜ bünyesinde oluşturulan Yaygınlaştırılmış Ulusal ve Uluslar arası Projeler (YUUP), ülkemizin bu konudaki tercihlerinin son derece hızlı değiştiğini gösteriyor.

          Ülkemizin AB ile üyelik müzakereleri sürecine girmesinin de etkisi ile başka alanlarda da yaşanan bu iyimser tablo, ne yazık ki, kimi yerlerde yaşanan olumsuzluklarla, umutların kırılmasına neden oluyor. Özellikle kimi kurumların ihalelerde nesnel olmayan değerlendirmeler ya da rekabeti engelleyici faktörleri içeren şartnameleri, yapılan ihaleler üzerine de gölge düşürüyor. Kimi şartnamelerde yer alan ve rekabeti engelleyen unsurlar olarak;

         Yazılımların kaynak kodlarının da verilmesi şart olarak konuyor. Böyle bir şartın  hata olduğunu, bir firmanın 18 yıllık birikiminin riske atılamayacağı, kaynak kodlarının fikir ve sanat eserleri kanunu gereği, fikri ve sınai haklara girdiği belirtilse de, kurum isteminden vazgeçmiyor. Oysa ki, yazılımı, üreten firmanın üretilen kodların çalınmalara karşı koruması bile sorun olurken, kurumun bunu sağlayabilmesi zaten imkansız. Dahası, 57. dönem hükümeti Sağlık Bakanlığınca geliştirilen, ancak, yeni kurulan hükümet ile birlikte proje iptali sonrası, kimi firmaların bu yazılımı ele geçirerek, devlet tarafından üretilmiş bir ürünü yine devlet hastanelerine satıyor olması gerçeği, hatırlatılıyor olsa da sonuç değişmiyor.

       İhale sonrası demo isteniyor. Siz Uluslar arası arenada görücüye çıkmış, ülkenin en iyisi olduğunu iddia ettiğiniz program ile demo yapıyorsunuz, komisyon inisiyatif kullanıyor, sizin programınızın değil, daha yüksek fiyat önerilmiş (%20-30 daha fazla), dahası yeni sektöre girmiş ve henüz şartnamelere birebir cevap veremeyen ürünün daha iyi olduğunu karara bağlıyabiliyor.

     % 50 oranında İş bitirme isteniyor. İş bitirme başlı başına bir muamma. İş bitirmeye özel şartlar ekleniyor. İş "birebir şöyle olacak, şu kadar yataklı, şu kadar terminalli olacak" vb. İstenen nitelik ve tutarda İş bitirmeniz yoksa, ihaleye giremiyorsunuz. Bizce, iş bitirme istemi temelde mantık olarak yanlış. Yeni ve gerçekten de iyi bir firmanın piyasaya girmesi böyle bir şart sonucu mümkün olamıyor.

    Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak, yukarıda sözü edilen şartlar köklü firmalar ortaya çıkmasına engel oluyor. Dahası kendini geliştirme ihtiyacı duymayan, zengin firmalar üretiyor. Oysa ki, ülkemiz firmalarının da uluslar arası arenada yer alması ve ürettikleri ürünler ile güçlenmeleri gerekiyor. Aksi taktirde, girmeyi planladığımız AB'ye üretici olarak değil yalnızca tüketici olarak gireceğimiz açıktır.